Sinif Mucadelesi
Sınıf Mücadelesi’nin Sözü

Söz 1 Kapitalist kaosa son vermek için, iflas etmiş burjuvaziyi devrimci yöntemlerle devirmek !

Çarşamba 10 Ocak 2024

Şu anda yaşananlar artık kapitalist ekonominin az ya da çok düzenli nabız atışlarının bir parçası olan, hatta onun tek iç düzenlemesini oluşturan ekonomik krizlerden biri değil.

Bu, kapitalizmin çürümüşlüğüne ve aynı şekilde egemen sınıfın hükmettiği toplumu kontrol etmekteki yetersizliğine tanıklık eden derin bir kriz.

Ukrayna’da 20 aydır süren savaşın ve Kafkasya’dan Afrika’ya kadar uzanan diğer savaşların ardından, şimdi sıra seksen yıldır küllerin altında yanan ateşin yeniden alevlendiği Ortadoğu’ya geldi. Petrol kaynakları ve en önemli uluslararası ticaret yollarından biri üzerindeki stratejik önemi nedeniyle emperyalist güçler için bir savaş alanı olan bölge, aynı zamanda toplumsal bir barut fıçısı oluşturuyor. En abartılı bireysel zenginlikler, nüfusun ezici çoğunluğunun yoksulluğuyla omuz omuza bulunuyor. Burası aynı zamanda emperyalizmin tüm çelişkilerinin ve politikasının özünün yoğunlaştığı bir yer : yerel ayrıcalıklı sınıfların ve milliyetçi liderlerinin suç ortaklığıyla bir halkı diğeriyle karşı karşıya getiriyor.

İçinde bulunduğumuz dönem, Troçki’nin Geçiş Programı’na ilham veren dönemle birçok ortak özelliğe sahip bulunuyor. Troçki şöyle diyordu : «Burjuvazinin kendisi hiçbir çıkış yolu görmüyor» ve «sermayenin tüm geleneksel partileri kendilerini zaman zaman irade felcine varan bir kargaşa içinde buluyorlar».

Bugün, burjuvazinin en alaycı ya da aklı başında sözcülerinden bazıları da aynı «kargaşayı» dile getiriyorlar. Eski Güney Kore Ticaret Bakanı Yeo Han-koo, «yeni bir ekonomik düzenin formüle edildiğini» belirttikten sonra, «bunun belirsizliğe ve öngörülemezliğe yol açacağını» ileri sürüyor.

Elon Musk, Tesla yatırımcılarına yaptığı çağrıda, belirsizliklere karşı kendi çözümünü sundu : «Yapabileceğimiz en iyi şey, dünyanın birçok yerinde fabrikalarımızın olması.» Küresel durumun belirsizliklerinin bu kabulüne, çözümünün kendisinden biraz daha az zengin olan kapitalist arkadaşları için uygulanabilir olup olmadığını sorgulamayan ultra zengin bir adamın, abartılı sinizmi de ekleniyor...

Burjuvazi sömürüden elde ettiği kârları nakite çeviriyor, ancak hiçbir şey üzerinde kontrolü bulunmuyor ve « hiçbir çıkış yolu görünmüyor ». Körü körüne hareket ediyor. Normal zamanlarda, bunama çağındaki kapitalist toplum, zaten derin çelişkilerle sarsılıyor, ancak kriz uzadıkça ve derinleştikçe, emperyalizmin ekonomik yönleri ile askeri yönleri arasındaki çelişkiler de dahil olmak üzere, bu çelişkiler, daha da artıyor. Emperyalist güçlerin, özellikle de ABD’nin, Çin’le ilişkileri söz konusu olduğunda boğazlarına kadar çelişkilere battıklarını görmek çarpıcı. ABD savaş gemilerinin Çin kıyılarında seyrettiği ve dünyanın en büyük iki askeri gücü arasında, bir savaşın herkesin aklında olduğu bir anda, ABD Ticaret Bakanı Pekin’i ziyaret ederek ABD ve Çin arasındaki ilşkilerin «yumuşamasının çok önemli » olduğunu belirtti.

Kapitalist gelişmenin çelişkili doğası aslında yeni bir şey değil. Bir buçuk asır önce Kautsky bunu Sosyalist Program’ında vurgulamıştı : «Ancak kapitalist üretim tarzı en garip çelişkilere yol açar. [...] Ticaret barış ister ama rekabet savaş yaratır. Eğer her ülkede tek tek kapitalistler ve sınıflar sürekli bir düşmanlık halindeyse, çeşitli ulusların kapitalistleri ve kapitalist sınıfları arasında da durum aynıdır. Her halk kendi ürünleri için pazarı genişletmeye ve rakiplerini saf dışı bırakmaya çalışır. Uluslararası ticaret geliştikçe ve evrensel barış daha gerekli hale geldikçe, rekabet daha vahşi ve uluslar arasındaki çatışma tehlikesi daha büyük hale gelir.

Uluslararası ilişkiler ne kadar samimi hale gelirse, izolasyona olan talep de o kadar
artar. Barışa duyulan ihtiyaç arttıkça, savaş tehdidi de artar. Görünüşte saçma olan bu çelişkiler, kapitalist üretim tarzının karakterine mükemmel bir şekilde karşılık gelmektedir. Basit meta üretiminde zaten mevcutturlar. Ama onlara devasa boyutlarını ve dayanılmaz karakterlerini veren kapitalist üretimdir. Savaşçı eğilimlere göz yumarken aynı zamanda barışı vazgeçilmez kılar : bu onun sonunu getirecek olan birçok çelişkiden yalnızca biridir ».

Kapitalist gelişmenin emperyalist aşaması, dünya ekonomisinin artan finansallaşmasının onlarca yıl boyunca kalıcı istikrarsızlık verdiği bu çelişkileri çoğaltmış ve güçlendirmiştir. Bu ağır kriz ve savaşlar bağlamında, işçi hareketinin devrimci komünist akımının temel hedefi olan toplumun kapitalist örgütlenmesinin proleter devrim yoluyla yıkılması hedefini, örgütümüzün yeniden müdahalelerimizin merkezine koyması gerekiyor. Geçiş Programı ve onun işsizlik, artan hayat pahalılığı ve aynı zamanda savaş tehdidiyle ilgili çeşitli talepleri, ancak bu perspektifte devrimci bir anlam kazanabilir. Aksi takdirde bütün yapılanlar reformist bir sendikacılık ya da kaba bir pasifizm olarak kalır.

Bu bir propaganda faaliyetidir, ajitasyon değil. Amacı, patronlar ve onların hükümetiyle olan güç dengesini değiştirmek için gerekli olan yakın bir mücadeleye çağrı yapmak değildir. Dahası, ufukta görünebilecek mücadeleler için taktik reçetelerle de ilgili değildir. Sürekli olarak propaganda ile meşgul olunması gereklidir. Özellikle de kapitalizmin krizi şu anda olduğu kadar keskin ve hissedilir bir aşamadan geçerken, bu daha da önem kazanıyor.

Kitlesel, patlayıcı mücadeleler, bize göre değil, bizzat işçi sınıfının enerjisine ve mücadele ruhuna bağlı olarak gelişir. İşçilerin ruh haline dikkat edilmesi gerekiyor. Yoldaşlarımızın, bir devrimin Potemkin zırhlısında, denizcilere servis edilen etteki kurtçuklar kadar küçük şeylerden başlayabileceğini bilecek kadar iyi bilgilendirilmiş ve işçi sınıfıyla da bağlantılı olmaları gerekiyor. Ancak unutulmamalı ki kurtçukları üreten de bizim konuşmalarımız değil !

Mücadeleler hakkında konuşmanın, bize bağlı olan devrimci propagandanın yerini almaması gerekiyor. Bütün bunlara, bunun gerektirdiği her şeyle birlikte: üye toplama, çevremizdekileri ikna etme, destekçileri kazanma vb. gibi çabalar da ekleniyor. Tek kelimeyle : Devrimci Komünist Parti’yi inşa etmek gerekiyor. Bu olmadan yapılanlar ve de yapılacak olanlar, yani geriye kalanların hepsi sadece laf kalabalığı oluşturuyor.

 Ukrayna’daki savaşta son durum nedir ?

Ne Rusya, ne de Ukrayna, Ukrayna’da 20 aydır süren çatışmaların ardından, NATO’nun silah, mali kaynak, diplomasi vb. gibi desteklerine rağmen, öngörülebilir bir gelecekte galip gelebilecek gibi görünmüyor.
Putin, emperyalist baskıya yanıt olarak savaşı başlatma inisiyatifini aldığında, Kiev’in çok hızlı bir şekilde düşeceği konusunda kendini kandıran ilk kişi oldu.

Ardından, bütün NATO ülkelerinin basını, televizyonu vs. zafer sarhoşluğuyla Ukrayna’nın karşı saldırısından bahsetmeye başladı. Bu bir kez daha, tamamen ropagandaydı ! Aslında, cephe hattı geçen kışın sonundan beri aşağı yukarı aynı
yerde sabitlenmiş durumda ve Ukrayna ordusu tarafından fethedilen küçük bir kasabanın haberini, o küçük kasabanın, ya da bir başkasının Rus ordusu tarafından yeniden fethedilmesi izliyor...

Birkaç ay sonra, Ukrayna’da cephe hattı açıkça istikrara kavuştu, ancak emperyalist koalisyon devam etmekte olan savaşı yaklaşan bir Üçüncü Dünya Savaşı’nın ilk perdesine dönüştürecek araçları kullanma konusunda hemen bir isteklilik göstermedi. Bu, ABD’nin iktidar çevrelerinde tartışılan «Kore tarzı bir çözüm», bir ateşkes imzalayarak, ama bir barış anlaşması imzalamadan savaşı durdurması anlamına gelebilir. Bu, NATO için bir gerilim yatağını korumak ve Putin’in zafer ilan etmesine izin verirken, Rusya’yı «çevrelemeye» devam etmek gibi bir avantaja sahip olmayı da içeriyor.

Elbette bu tür bir çözümü öne sürenlerin ağırlığını bilmiyoruz, ama Kore örneğinde bu çözüm 27 Temmuz 1953’ten beri, yani 70 yıldır masada !

Bu çözümün, Almanya’nın Ekim 1949’dan Kasım 1989’a kadar, yani 40 yıl boyunca iki bloğa bölünmüş olarak kalmasının yasal biçimi olduğu unutulmamalı. (Berlin Duvarı, Almanya’yı ikiye bölen mayın tarlaları ve o zamanlar Soğuk Savaş’ın bir sonucu olarak bize sunulan diğer cazibeler).
Ancak emperyalizmin aynı çözümleri yeniden icat etmesi

için Soğuk Savaş’a ihtiyacı bulunmuyor...

Kapitalist ekonominin kötüleşen krizi

Savaşın kendisi ve ekonomik yaptırımlar, genel ekonomik durumu iyileştirmedi.

Hala bir anlaşmaya varılması gerekiyor! Ekonomik ve askeri kaos, ekonomik devrelere bir dizi aksaklık
eklemiş olsa da, sosyal sınıflar açısından işler son derece basit : değişik ülkelerin durumlarındaki bütün farklılıklarla birlikte (savaş ya da değil, kıtlık ya da değil, kurumsal anarşi ya da değil...) sömürülen sınıfların yoksullaşması sözkonusu, ancak emperyalist burjuvazi için her şey yolunda! Hatta sadece silah tüccarları tarafından değil, servetler rahatça kazanılıyor...

CEPII’nin (Centre d’Etudes Prospectives et d’Informations Internationales - İleriye Yönelik Çalışmalar ve Uluslararası Bilgi Merkezi) resmi IMF belgelerinden alınan istatistikler bile şunları içeriyor : « 2020 ve 2022 yılları arasında reel ücretlerde Avro bölgesinde % 3,2 ve Amerika Birleşik Devletleri’nde % 1,4 oranında acımasız ve benzeri görülmemiş bir düşüş gördük ». Bu, tıpkı enflasyondaki ani artışın ücretlerden değil, kar paylarından kaynaklandığını belirttikleri gibi, Les Echos (Yankılar – Fransız günlük ekonomi gazetesi) tarafından da vurgulanan bir bulgu. Ukrayna’daki savaşın kurbanları yüz binlerle ifade edilirken, tüm şehirler bombalanırken, yoksul ülkelerden ve savaş halindeki ülkelerden mülteci akını devam ederken, kapitalist operasyonlar
«her zamanki gibi» işlemeye devam ediyor. Kömürle çalışan elektrik santrallerinden zengin olan ve sadece Fransa’da değil, diğer birçok Avrupa ülkesinde de Casino gibi perakende zincirlerini, yani süper marketleri satın almaya devam eden, Çek kökenli Kretinsky gibi yeni servet sahipleri, gözler önünde zenginleşiyor. Forbes dergisine göre, 9 milyar avroluk bir servet sözkonusu. Le Canard Enchaîné (satirik haftalık dergi) şunları ekliyor : «Maldivler’de bir ada, iki yat, bir şato ve Elysée Sarayı’nın karşısında bir Fransız
merkez ofisi ». Challenge dergisi ise : « Yirmi yıl önce sıralamadaki 500. kişinin profesyonel mal varlığı 5 milyon Avro idi. Bu yıl ise 500’üncü kişinin 235 milyon avro değerinde varlığı bulunuyor.» diye yazıyor.

Sermaye yoğunlaşması

Bir dizi ekonomik sektörde büyük şirketler arasında kartlar yeniden karılıyor. Sözde aşırı üretim krizi özellikle imalat sektörünü vururken, lojistik hizmetler sektöründe en çarpıcı yoğunlaşmaların yaşanması hiç de şaşırtıcı değil. Üç konteyner taşımacılığı şirketinden (CMA CGM, MSC ve MAERSK) oluşan bir oligopol, sadece deniz taşımacılığını (limanlar, rıhtımlar, gemiler ve konteynerler) değil, aynı zamanda Afrika’daki kara taşımacılığını da ele geçirme sürecinde.

Dünyanın önde gelen denizcilik şirketi İtalyan-İsviçre ortaklığı MSC, Bolloré grubunun Afrika’daki lojistik faaliyetlerini satın almak için 5,7 milyar Euro harcadı ve böylece Afrika’da güçlü bir varlığı olan bir rakibinden kurtulmuş oldu.

Le Monde (Dünya Gazetesi), 29 Ağustos 2023’de « Abidjan ya da Nairobi’nin pırıl pırıl alışveriş merkezlerinde, kusursuz raflara sahip hipermarketler, Batı ya da
Birleşik Arap Emirlikleri kökenli düzinelerce ürün sunuyorlar » gözlemi yer alıyor. Üç tröstten birinin temsilcisine göre, bir hedef sabitleyebilmeleri için, bir ürünü Amsterdam’dan Ouagadougou’ya taşıyabilmeleri gerekiyor.

Afrika nüfusunun büyük çoğunluğu ne kadar yoksul olursa olsun, yolsuzluk ve adam kayırmacılığın yardımıyla, sadece Bongo ailesi değil, ödeme yapabilecek küçük bir azınlık da bulunuyor !

Büyük kapitalist şirketlerin tarihindei bütün bir ekonomik sektörü ele geçirmek için lojistiği kullanma süreci yeni değil. Bu, emperyalist çağın başında, petrol üretimine el atmak için, 20. yüzyılın başında Teksas ve Pennsylvania’yı süsleyen sayısız petrol kuyusunu satın almakla oyalanmayan Rockefeller tarafından kullanıldı. Petrolü demiryolu tankerleriyle ve daha sonra boru hattıyla taşıyarak, Exxon şirketinin içinden çıktığı ilk ve en güçlü petrol tröstünü kurdu...

Ancak Le Monde’un «Afrika’yı fetheden armatörler» olarak adlandırdığı olayda yeni olan şey, Rockefeller’ın emperyalist çağın başında Amerikan topraklarında yaptığını, MSC-MAERSK-CMA CGM oligopolünün en yoksul kıtada yeniden üretiyor olması. Bu da en modern tekniklerin Afrika altyapısının geri kalmışlığıyla karıştırılması anlamına geliyor....

Bu ise, çökmekte olan emperyalizm çağında ekonominin işleyiş biçimindeki bir başka çelişkiyi oluşturuyor.
(DEVAMI GELECEK SAYIDA)
Lutte de Classe (Sınıf Mücadelesi), n°236, Aralık 2023 - Ocak 2024.


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı: 297 - 6 Ocak 2024  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi’nin Sözü   ?