Tarikatlarda din adına yapılanlar
Urfa’da menzil tarikatına bağlı bir yurtta ailesinin zoruyla yatılı kalan 12 yaşındaki Abdülbaki, yurt binasının yanındaki ahırda asılı halde bulundu. Bulunduğunda üç gündür kayıptı, sözde yurt yetkililerince her yerde aranmıştı.
Kaçak olduğu halde açılışına, AKP’li yetkililerin de katıldığı, din eğitimi verilen tarikat binaları, mezarlığın içinde inşa edildi. Çocukların, gençlerin, din adına mezarlık içinde tutulmasını nasıl anlamalı?
Ailesi, şikayetçi olmadı. Çocuklarını sevdiklerini ve üzgün olduklarını açıkladılar. Kaçak kursun, kaçak çalıştırılan, imam olmayan imam gözaltında.
Tarikatlardaki çocuk ölümleri, tacizi, şiddet, eskisi gibi gizlenemiyor. Çoğu zaman alt düzeyde sorumlular yargılanıyor, göstermelik cezalar veriliyor ama kendilerine dini statüler uydurarak dokunulmazlık oluşturmaya çalışan din tacirleri, bunu başaramıyor.
Menzil tarikatı, en kapalı görünenlerden ve böylece kutsallık, dokunulmazlık oluşturmaya çalışanlardan biri. Aslında ise var olmasını sağlayan geliri, diğer tüm şirketler gibi kâr amacıyla çalışan işyerlerinden geliyor. Tarikata bağlı Semerkant vakfı, medyadan tarım çiftliklerine kadar çok sayıda şirket çalıştırıyor ve hepsinde din bahanesiyle düşük ücret, angarya, iş kazaları yani emek sömürüsü sürüyor.
Geçen hafta sonuçlanan, Suriyeli ailenin 2 ve 3 yaşlarındaki iki çocuğun yem karma makinesine düşüp ölmeleriyle ilgili dava örnektir. Konya-Karatay’daki çiftlik, menzil tarikatına bağlı ve çiftliğin yöneticisi Semerkant vakfı şube yöneticisi, çocukların ölümünden sonra Konya Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Dekanı oldu. Mahkeme vakfa 24 taksitte ödemek üzere, 3 çalışana 60 bin 700 lira ceza verdi. Çocuklarını kaybettikleri için çiftlikten ayrılmak isteyen Türkçe bilmeyen aileye biraz para verilerek, “şikayetçi değiliz” dilekçesi imzalatılmıştı. Vakıf, “ödemelerimizi yaptık, olay kapandı” diye açıklama yapmıştı.
Bazı patronlar vatan millet laflarıyla; bazısı size ekmek veriyorum laflarıyla kârını sürdürür. Tarikatlar ise inancı, dini lafları kullanıyor. Emek sömürüsünde, fabrikalardaki, işyerlerindeki iş kazası denen çocuk, genç, işçi ölümlerinde hiç geri kalmıyorlar. (02.07.23)
AKP’li mafya düzeni
Bitlis Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Sinan Aygün, AKP’li Tatvan Belediye Başkanı’nın yolsuzluğunu yazdığı için öldüresiye dövüldü. Belediye başkanının akrabaları olan belediye çalışanları, Aygün’ü döverken resmi koruması olan polis şiddeti önlemeye çalışanları silahıyla tehdit edip, uzaklaştırdı.
Belediye başkanı, büyük bir aşiretin üyesi, ortaya çıkan ilk yolsuzluğu olmadığı halde halen görevde. Ancak, Aygün’ün yolsuzluk haberini yazdığı ihale iptal edildi.
Aygün, medya yasasından ceza alan ilk gazeteci unvanını da aldı. Yine Tatvan’da bir kız çocuğuna tacizi yazdığı için “yalan haber” gerekçesiyle ceza evine girdi. Daha önce Kiler marketlerinin sahibi AKP’li Milletvekili Vahit Kiler’in otelinin lokantasında Kızılay’a ait etlerin kullanıldığını ortaya çıkarmıştı. Herkese açık lokantayla ilgili haberi için üç yıl sonra dava açılarak “işyeri dokunulmazlığını ihlal” ettiği gerekçesiyle caza verildi.
AKP’li yöneticiler, yetkiyi aldıkları bölgeyi adeta yağmalıyor. Akraba çevresiyle mafya düzeni kurup, karşı çıkan herkese polis zoru, mahkeme zoru, dövme, tehdit, her yolu kullanıyor. Ortaya çıktığında, yapanlar değil, gerçekleri açıklayan suçlanıyor. Bazen birkaçı görevden alınıyor, bunun nedeni yapılan yolsuzluğu önlemek değil, yolsuzluk düzeninin tepki çekmesini önlemektir.
AKP çevreleri, alt düzeyde yapılanların, yukarıda bilinmediği yalanını, Erdoğan’ın asla izin vermeyeceği yalanını sürekli olarak besliyor. Yolsuzluk nedeniyle kimsenin görevden alınmaması, alınanların kısa sürede terfi ettirilmesi, hiçbirinin ceza almaması, ne anlatıyor? Erdoğan’ın partisini kontrol edememesi diye bir durum olamaz.
AKP, yolsuzluğun merkezi ve aracı oldu. Bunu sürdürmek için işini doğru yapan gazeteci veya kim olursa olsun, hiçbir şiddetten çekinmiyorlar.
(01.07.23)
