Sinif Mucadelesi

15-16 Haziran 1970 işçi ayaklanması

Cuma 14 Haziran 2024 yazan ?

1960’lı yıllarda, montaj sanayisi sektöründe en önemlisi kaydedilen, hızla gelişen sanayileşme, işçi sınıfının da, sayısal olarak çok önemli bir oranda artmasını sağladı. Özellikle de İstanbul bölgesinde sayıları birkaç yüz bini aşan yeni, genç ve mücadeleci bir sınıf ortaya çıktı.

Çoğunluğu köylerden yeni gelen gençlerden oluşan işçiler olsa da, patronların kâr hırsı ve uyguladıkları baskı ve sömürü nedeniyle, tepkileri hızla artmaya başladı. Az sayıda olmalarına rağmen, deneyimli ve sınıf bilinci olan bu genç işçiler, 1961 Anayasası’nın, sınırlı olanaklarını da kullanarak haklarını aramaya başladılar.

Artan emekçi sayısı ile birlikte işçi mücadeleleri de büyüdü. 1960’da 2 milyonu aşan ücretli sayısı, 1970’te 3 milyon 800 bini geçti.

Üstelik artık sarı sendika Türk-İş içerisinde bile çatlaklıklar oluşmuştu. 1966 Paşabahçe grevinde yaşanan gelişmeler sonucunda 13 Şubat 1967’de DİSK kuruldu. Her ne kadar DİSK yönetimi ismine rağmen devrimci olmasa da, (Haziran 1970 olayları bunu açıkça ortaya koydu) DİSK mücadeleci işçilerin elinde bir silah olmaya başladı. 1967 yılında sadece 40 bin olan DİSK’in üye sayısı, 1970’lerde 100 bini geçmişti.

1968, 1969 yıllarında işçi sınıfının hızla bilinçlenmesi ve mücadeleleri, sermaye sınıfını, ona hizmet eden devleti ve Demirel Hükümeti’ni ciddi bir şekilde endi
şelendirmeye başladı. 1969 yılında, Alpagut Linyit Madenleri’ndeki Haziran, Temmuz mücadelesi ve uyandırdığı yankılar nedeniyle, eylemlerin önünü kesmek için, DİSK’in yasaklanmasını amaçlayan 1317 sayılı kanunun Meclis’ten geçirilmesine karar verildi. Böylece DİSK fiilen yasaklanmış olacaktı. Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı! DİSK bürokratlarının basit bir protesto çağrısı 15 Haziran’da bir işçi ayaklanmasına dönüştü.

İzmit-İstanbul bölgesinde 70 bin işçi, işyerlerini terk ederek sokağa döküldüler ve isyanı başlattılar. Eylemdeki işçiler, polis ve asker barikatlarını kolayca aşarak meydanlarda toplandılar. Genellikle DİSK üyesi işçilerin başını çektiği bu eyleme, Türk-İş üyesi işçiler de katıldılar.

16 Haziran günü, aralarında bu defa önemli sayıda Türk-İş üyesi işçilerin de bulunduğu yaklaşık 150 bin işçi İstanbul bölgesinde yeniden sokaklara döküldüler. Yine polis ve asker barajlarıyla karşılaşan işçiler, mücadele ederek bunları da da aştılar. Çatışmalarda 4 işçi ve bir toplum polisi öldü.

Ayaklanmış işçilerin gerçek bir önderliği yoktu. Önder diye geçinen DİSK yöneticilerinin en büyük çabası «yangını söndürmek» oldu. Örneğin DİSK genel başkanı Kemal Türkler, İçişleri Bakanı, Vali, güvenlik ve istihbarat yetkilileriyle yaptığı görüşmenin ardından « Girişilen tahripkar eylemle ilgimiz olmadığını İçişleri Bakanına söyledik. Ve kesinlikle de bu tahripkar olayları tasvip etmediğimizi bildirdik. Ayrıca işçilere de radyoda bir uyarı yaparak kötü cereyanlara alet olmamalarını istedik» dedi. Radyoda da şunu açıklamıştı : «İşçi kardeşlerim… Beni iyi dinleyiniz. Anayasal haklarınız için direndiniz… Bizler Anayasaya sımsıkı bağlı işçiler olduğumuz için , hiçbir hareketimiz Anayasa’ya aykırı olamaz. Ne var ki, bizim aramıza çeşitli maksatlar güden kişiler, çeşitli kılıflara bürünerek girebilirler. Hatta daha da kötüsü, gözbebeğimiz, şerefli Türk Ordu’sunun bir mensubuna kötü maksatlarla taş atabilir, onu tahrik edebilirler...»

DİSK yönetimi sömürü düzenine karşı işçi sınıfının ayaklanmasına önderlik etmediği gibi, patronlar düzenini de korudu. İşçi sınıfı ona düşen görevi yerine getirmişti.

15–16 Haziran isyanlarından sonra, işçi sınıfının en kısa zamanda, kendine yol gösterecek, kendi devrimci örgütünü, partisini inşa etmesinin ve kendi öz önderliğini oluşturmasının mutlak bir zorunlukuk olduğu, alınması gereken en büyük ders olarak ortaya çıkıyor.


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi, Sayı : 302, 15 Haziran 2024  Site yaşamını izle İşçi Sınıfı Tarihinden   ?