Sinif Mucadelesi

Lutte Ouvrière’in (İşçi Mücadelesi) yıllık şenliği

Cuma 14 Haziran 2024

Şenliğimiz, sadece Fransız örgütümüz Lutte Ouvrière’in (İşçi Mücadelesi) değil, aynı zamanda da, Guadeloupe, Martinik, Reunion Adası, Amerika Birleşik Devletleri, Haiti, Fildişi Sahili, Belçika, Almanya, İngiltere, İspanya, İtalya ya da Türkiye gibi çok değişik yerlerdeki militan yoldaşları bir araya getiren, bizim enternasyonalist eğilimimizi ortaya koyan Enternasyonalist Komünist Birliği’nin de şenliği.

Bu ülkelerinin ulusal bayraklarını şenliğimizde aramayın, çünkü bu grupların hepsi bizimle aynı bayrağın, işçilerin kızıl bayrağının altında toplanıyor. [...]

Kızıl bayrak, sömürülenlerin mücadelelerinde döktükleri kana gönderme yapan bir kumaş parçasından çok daha fazlası anlam taşıyor. Marksist fikirleri, devrimci komünist perspektifi, Rosa Luxemburg’un, Lenin’in, Troçki’nin ve bize hâlâ öğretecek çok şeyi olan diğer birçok kişinin fikirlerini temsil ediyor.
Emperyalizme karşı savaş açın

Bu bayrak, kapitalizme, üretim araçlarının özel mülkiyetine karşı mücadeleyi temsil ediyor. Bu bayrak emperyalizme karşı, yani ticari, sanayi ve mali tröstlerin dünya üzerindeki hakimiyetine, gerekirse dünyayı ateşe veren, kana boyayan müdahalelerle desteklenen birbirleri arasındaki rekabetlere karşı bir savaş ilanıdır.

Emperyalizm, Afrika’nın parçalanmasında, insanları birbirinden ayıran ve günümüzde pek çok yerel savaşın temelini oluşturan keyfi sınırlara sahip, yaşanmaz devletlerin yaratılmasında önemli bir rol oynadı.

Ve her şeyden önce, emperyalist yağma, azgelişmişliğin, emperyalist güçlere köle olmanın, halkına karşı gaddar diktatörlerin saltanatının ana nedeni oldu. Çünkü emperyalizm, onların yoksulluğunu daha da derinleştirerek, en yoksullardan bile faydalanabilme özelliğine sahip.

Haiti’ye bakalım. Kapitalizm ona en ufak bir şans tanımadı! Haiti, 1492’de Kristof Kolomb’un istilacıları tarafından Amerika’da keşfedilen ilk bölge olma ayrıcalığına sahipti. Sakinlerinin katledildiği, düzinelerce insanın binlerce kölenin sınır dışı edildiği geniş şeker tarlalarına dönüştürüldüğü ilk bölge Haiti oldu

Ama aynı zamanda 1794’ten itibaren ilk ayaklanma da Haiti’de başgösterdi. Müthiş bir köle isyanını ilk yaratanlar Haiti’liler oldu. Özgürlükleri için savaşan, nasıl örgütleneceklerini bilen ve tüm sarayların korktuğu Bonaparte’ın ordusunu yenebilecek kapasitede bir ordu inşa etmeyi başaran 400 bin köle biraraya geldi.

Büyük burjuvazi bu cüretkarlığından dolayı onu hiçbir zaman affetmedi. Haiti, ablukanın, askeri ve ekonomik baskıların, emperyalist işgalin, gaddar ve yozlaşmış diktatörlüklerin ve hepsinden önemlisi sürekli borç kanamasının acısını diğerlerinden çok önce çekmişti. Haiti, eski efendilerine olan borcunun sözde faizi için, 1950’lere kadar, milyarlarca avroya eşdeğer yüz milyonlarca altın ve frank ödedi!

Haiti’yi boğmaya devam etmek için büyük güçler, ayaklanmaya öncülük eden ve yalnızca ulusların liderleri tarafından tanınmak isteyen yeni ayrıcalıklı Haiti katmanına güvenebildiler.

Emperyalizm işre bu. Bir halkın kendi devletine, kendi istiklal marşına, kendi bayrağına sahip olmasını umursamaz bir baskı sistemi oluşturuyor; çünkü onları kendi çıkarlarının uysal araçlarına, tebaasına dönüştürmek istiyor.

Bağımsız halkların kesinlikle kendileriyle aynı ten renginde polis memurları, kendileriyle aynı dili konuşan gardiyanları, askerleri var; sürdürülmesi gereken ve halka pahalıya mal olan bir baskı aygıtı da bulunuyor... Emperyalizm aç bıraktığı yoksulların isyanlarını her zaman bunlar aracılığıyla bastırıyor.

Haiti’de ve Afrika’nın birçok ülkesinde ve aynı zamanda Latin Amerika’da bu devletler, yolsuzluk ve rakip kliklerin etkisi altında kendilerini içeriden yok ediyorlar ve giderek silahlı bir çeteye indirgeniyorlar.

Emperyalizm kaçışın mümkün olmadığı bir dünya anlamına geliyor. Kendini ondan kurtarmak için, bağımsız varlığı fethetmek yetmiyor, onu yok etmek gerekiyor. […]

Dünya devrimi için mücadele ediyoruz

Milliyetçi bakış açılarının çıkmazı, yoksul ülkelerin insanları tarafından ağır bir şekilde ödeniyor. Ve eğer Filistinliler bu milliyetçi perspektife sahip olsalardı, bunu yapmaya devam edeceklerdi.
Mevcut durum göz önüne alındığında, büyük güçler artık iki devletli çözümü savunmaya cesaret edemiyor ama belki de Filistinlileri oyalamak için bu çözüme geri dönecekler.
Peki bir Filistin devleti neye benzeyebilir? Küçük ve ayrı toprak parçaları üzerinde, aynı otorite altında faaliyet gösteren, ancak kendilerine su bile sağlamaktan aciz olan, bu nedenle İsrail’e bağımlı olarak ve emperyalist ülkelerin getirmek istediği insani yardım damlalarıyla yaşamak zorunda kalan bir topluluk olacaklar.
Tabii, Filistinli burjuvalar ve küçük burjuvalar orada refaha kavuşabilir, çünkü en zenginler cehennemin ortasında bile kendi küçük cennetlerini nasıl inşa edeceklerini her zaman biliyorlar.
Ancak böyle bir durum, Batı Şeria ve Gazze’deki en yoksul Filistinli kitlelerin, Lübnan ve Ürdün’deki kamplarda geri dönüş hakkı ve her durumda başka bir yerde yaşama hakkı talep edenlerin ihtiyaç ve çıkarlarını asla karşılamayacaktır. Mülteci kamplarından sürünmeye devam edecekler.
Geleceğe dair tek perspektif elbette ki her iki halk için de demokratik ve laik tek bir devlettir. Ancak bu perspektif, Filistin ve İsrail halkının kendi liderlerini ve emperyalist mafya babalarını red ederek bir araya getirecek devrimci bir zemin olmadan hayal edilemez.
Dolayısıyla Ortadoğu’da, Afrika’da, Asya’da, ulusal baskı duygusunun isyanı körüklediği her yerde, emperyalist sistemde yalnızca küçük bir yer edinmeye çalışan burjuva milliyetçi ve dini örgütlerden ayrılan militanlara ihtiyacımız var.
Bugün Filistin’de Hamas’ın ya da El Fetih’in durumu budur. Halkın anti-emperyalist özlem-lerine güveniyorlar, ancak amaçları kesinlikle bu toplumsal düzeni yıkmak değil. Zenginlerin yok-sullar, burjuvazinin emek dünyası üzerindeki tahakkümünü, istedikleri gibi sürdürmek istiyorlar.
Ancak emperyalizmden ve onun miras bıraktığı tüm sınırlardan kurtulmuş bir dünya, tüm
milliyetlere saygı duyan, işbirliği ve kardeşlik ilişkileri içinde olan bir toplumu doğurabilir. Bunun mümkün olabilmesi için, politikası kendi halklarının isyanını komşularından başla-yarak diğer ülkelerdeki yoksul-ların ve ezilenlerin isyanıyla ilişkilendirmek olan militanlara ihtiyacımız var. Uluslararası devrim için çalışan militanlara ihtiyacımız var!

LO (29.05.2024)

(Bu makale, Lutte Ouvrière’in (Sınıf Mücadelesi’) sözcüsü Nathalie Artaud’un şenlikte yaptığı konuşmanın çevirisini içeriyor.)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi, Sayı : 302, 15 Haziran 2024  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi’nin Söz’ü   ?