Erdoğan’a yardımcı olan CHP
Başarısız darbe girişiminden bir hafta sonra CHP, Taksim’de yaptığı kutlama ile kırılgan durumdaki hükümetin yardımına gitti.
15 Temmuz darbesinden bu yana Erdoğan, işgal ettiği koltukları tutabilmek için tüm destekçilerini yardıma çağırdı. Türk bayraklarıyla sokakları dolduran kadın ve erkekler, bu çağrıyı ciddiye aldı. Erdoğan böylece kazandı ve şimdi kendi zayıflığını gizlemek istiyor.
Erdoğan zor durumda
Bu nedenle AKP, CHP’nin "Ne dikta ne darbe demokratik Türkiye" sloganı altında düzenlediği mitinge açık destek verdi. Böylece CHP, iktidar partisine yönelik siyasetinde dönüş yaptı.
Aslında darbe girişimi, Erdoğan’a çok yaklaştı. Darbecilerin hedefinde Erdoğan’ı öldürmek, en azından tutuklamak olduğu anlaşılıyor. Darbe gecesinde yaşananlardan, ordunun, MİT’in ve tüm gizli servislerin çok zayıf kaldığı hatta sonucu bekleyip, dengenin yönüne göre tavır alma eğiliminin olduğu anlaşılıyor.
En azından ordunun ve devlet bürokrasinin en üst kademesinin böyle davrandığı anlaşıldığı için Erdoğan kırılgan, güvensiz bir durumda. Bu duruma ilk tepkisi, ordunun ve tüm devlet bürokrasisinin üst kademelerinden başlayarak, aşağıya doğru geniş çaplı bir temizlik hareketi başlatmak oldu.
Şimdi 60.000 kişiyi etkileyen bu tefsiye süreci, aslında yavaş yavaş başlayan ve gittikçe hızlanması beklenen tasfiye sürecinin aniden yapılması oldu. Darbecilerin harekete atılmak için karar vermelerine neden olan, bu sürecin hızlanma işaretlerinin birkaç hafta önceden verilmesidir. Devlet aygıtı bir süredir, eskiden birlikte “ılımlı İslamcı” olan iki klan; Erdoğan’ın ile artık düşman olduğunu Fethullah Gülen arasındaki çekişmeye sahne oluyordu.
Devlet kurumlarında klikler mücadelesi
Fethullah Gülen’in liderliğindeki kendine “Hizmet hareketi” diyen tarikat, birçok bağlantı kurarak, ordu, polis, hukuk kurumlarında etkili konumlara gelerek, kapitalist işletmeler kurarak, kendi özel okulları ve burjuvazinin bir kesiminin çocuklarını üniversitede eğiterek, güçlü bir etki kazanmıştı. Ordunun generallerindeki Kemalist geleneği geriletti. Bütün bunlar, Erdoğan’a yaradı ama 2013’ten bu yana, ikisi arasında savaş başladı.
Ekonomik kriz, Ortadoğu’da kriz, kâr paylarını azaltarak, bu çıkar çatışmasında rol oynadı. Gülenci savcılar, Erdoğan ve yakınlarına karşı bir yolsuzluk soruşturması başlattığından beri devlet içinde destekçilerini etkisiz kılmak için çalışma sürüyordu. Ancak, 15 Temmuz ve sonrası Erdoğan için, bunun sınırsız bir savaş olabileceğini gösterdi. Ayrıca, tüm bu tasfiye dalgaları sonucunda, devletin kendisi ve özellikle de ordu baltalanıyor. Ordu kademesinde doğrudan darbeye katılan subaylar olduğu gibi birçok subay da tarafsız kalmaya çalıştı ve büyük çoğunluğu etkisiz kaldı.
Sol destek aranıyor
Darbe girişiminin ardından Erdoğan, İslamcı çevre dışında güvenebileceği destekçiler aramak zorunda kaldı ve buldu da. AKP’nin bir kenara attığı Kemalist subaylar, Gülen temizliğinin bıraktığı boşlukları doldurmak için göreve davet edildi.
Bu çift yanlı siyasi bir operasyondur. Bir yanda tüm meclis partileri, Erdoğan’ın darbeyi getiren siyasi hatalarının da ötesinde darbeyi, başarısız olmasından sonra kınadılar ve CHP öncülüğünde demokrasiyi savunduklarını açıkladılar diğer yanda Erdoğan, bu partileri öncekinin tam tersi bir tutumla demokrasi savunucusu olarak kabul etti.
CHP ve diğer partiler şimdiye kadar, Erdoğan rejiminin otoriterleşmesini eleştirdi, şimdi Erdoğan bütün partilerden destek almak ve demokratik bir lider gibi görünmek ihtiyacında. Tüm partilerden bu görünümünü desteklemelerini istiyor. Erdoğan, darbeci generallerin kurbanı demokratik bir siyasetçi gibi görünüyor ve CHP, bu siyasi operasyona katılıyor.
CHP’nin bu desteği karşılıksız değil, bir pazarlık olacak ve Erdoğan’dan istekleri olacak.
Politika kayması
Tarikatlar arasındaki bu savaşın arasında kalan devlet aygıtının, burjuvazinin genel çıkarları açısından anlamı ne olabilir? Büyük sermayenin çıkarları yerine tarikatların çıkar kavgası öne geçebilir. Üstelik Erdoğan, gittikçe daha maceracı bir hale gelen politika başlatmıştı. Ortadoğu’da, önceden arkadaş olduğu Esad rejiminin yıkılması için DAEŞ’e yaptığı yardımlar, patronlar için ağır kayıplara neden oldu. Geleneksel müttefiki ABD’den uzaklaşmasına da neden oldu.
Artık bu siyaset tersine döndü, Hazirandaki DAEŞ’in saldırı dalgası ardından, Rusya ile ilişkiler de yeniden kuruldu ve artık DAEŞ’e karşı mücadele gündemde. ABD ve Batılı müttefiklerin darbe girişiminden sonra umutları, kendi politikalarıyla daha uyumlu, daha güvenebilecekleri bir hükümet kurulması.
Bu rüzgar şimdi CHP’nin desteği ile uygulanmaya çalışılacak, Erdoğan kuşkusuz böyle bir politikanın gerektiğinin farkında. Bu nedenle CHP’ye ve Kemalist geleneğe borçlu olduğunu hissediyor. Benzer şekilde, Erdoğan şimdi ordu şeflerini değiştirmek zorunda olduğu için Kemalist generallerin iyi niyetine daha bağımlı. Bu evliliğin ne kadar süreceğini ve hangi tarafın kazançlı çıkacağı henüz net değil.
Bilinçli işçilerin ve hatta mücadeleci CHP’li ya da sendikaların, bu keskin dönüşte dikkatli olması için zaten yeterinde neden var. Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın sarayına ayak basmamaya yemin etmişti, 25 Temmuz’da davetine gitti. Bir işçinin dediği gibi, “dünkü düşmanlar arkadaş olur ve Gülenciler bittiğinde onlar, biz işçileri karşı dönecek.” Gerçekten işçi sınıfının, patronlar ve hükümetin, sıradaki saldırılarına olanak verebilecek bir ulusal birliğe karşı dikkatli olmak için her türlü nedeni var. (26.07.16)