Sinif Mucadelesi

Mayıs 1968

Pazartesi 16 Haziran 2008

Mayıs 1968 farklı açılardan algılanabilir: Birçok ülkeyi sarsan öğrenci isyanları; Paris’te öğrenci semtindeki barikatlar; “cinsel devrim”; üniversite ve eğitim reformu gibi…

Fakat Fransa’daki Mayıs 1968 olaylarının en belirleyici yönü ülkeyi birkaç hafta boyunca felç eden genel grev oldu.

Kıvılcım öğrenci isyanı oldu

1968 ilkbaharında, başta Nanterre Üniversitesi (Paris’tedir) olmak üzere üniversitelerde yoğun bir hareketlilik yaşandı. Öğrencilerin talepleri net değildi: Eğitim düzeninin değiştirilmesi, fakültelerde uygulanan askeri kışla disiplinine son verilmesi ve karışık bir şekilde gündeme getirilen topluma kafa tutulmasıydı.

3 Mayıs günü Nanterre Üniversitesi Dekanı’nın üniversiteyi kapatma kararını protesto etmek isteyen öğrenciler Sorbon Üniversitesi’nde bir protesto mitingi düzenlediler.

Polis müdahale edip üniversite avlusunda toplanan öğrencileri tutukladı. Ardından öğrenci semti Quartier Latin’de protesto yürüyüşleri, çatışmalar ve tutuklamalar başladı. Polis ve öğrenciler arasındaki çatışmalar çok şiddetli oldu. Ardından Sorbon da kapatıldı. Tüm bunları ve öğrencilerin tutuklanmasını protesto etmek için öğrenci sendikası UNEF 6 Mayıs’ta Sorbon önünde bir yürüyüş düzenledi ve bu tarihten itibaren genel ve süresiz grev kararı aldı.

6 ile 10 Mayıs arasında bir hafta boyunca başta Başkent Paris’te olmak üzere birçok kentte öğrenci yürüyüşleri yapıldı. Artık öğrenciler sadece kendi talepleri için değil, aynı zamanda polis baskılarını protesto etmek ve tutuklanan arkadaşlarının serbest bırakılmasını sağlamak için eylem yapıyordu.

Olaylar devam etti ve artık hem liseliler de eylemlere katılmaya başladı hem de kitleler eylemleri haklı, polisin uyguladığı şiddeti haksız bulmaya başladı. Yürüyüşlere katılan gençlerin kararlılıkları herkesin ve özellikle de genç emekçilerin takdirini kazandı ve genç emekçilerde de mücadele isteğini artırdı.

13 Mayıs 1968: Siyasi durumu değiştiren gün

13 Mayıs’ta gerçekleştirilen grev ülkeyi felç etti. Gün boyunca yüz binlerce öğrenci ve işçi tüm ülkede sokak yürüyüşlerine katıldı. Basında yayınlanan rakamlara göre Paris’teki yürüyüşe bir milyon kişi katıldı. Sıkça Enternasyonal marşı söylendi ve her tarafta kızıl bayraklar dalgalandı.
CGT’nin (işçi sendikası) karşı olmasına rağmen işçilerle öğrenciler kol kola yürüyüp “De Gaule iktidarı, on yıl yeter artık” diye haykırdı. Büyük bir coşku vardı ve yürüyüşe katılan kitleler güçlerinin ve sayılarının bilincini idrak etmeye başladı. 1936’dan bu yana böyle büyük bir hareketlilik görülmemişti.

Ülkeyi felç edecek olan ilk grevler ertesi gün 14 Mayıs’ta taşra kentlerinde başladı. 13 ile 25 Mayıs günleri arasında grev her tarafa yayılıp Mayıs 1968’e farklı bir yön verdi.

Halbuki sendikalar, 13 Mayıs eylemini öğrenci eylemlerinin sonucunda işçi sınıfı içerisinde biriken buharın basıncını azaltmak için planlamışlardı. Sendikalar ertesi gün için, ne bir eylem tertiplediler ne de böyle bir çağrıda bulundular.

Buna rağmen birkaç gün içerisinde grev büyük bir hızla tüm ülkeye yayıldı. 15 Mayıs günü Cleon kentindeki Renault fabrikası genç işçilerin öncülüğünde işgal edildi. Ardından 16 Mayıs’ta diğer Renault fabrikaları işgal edilip süresiz genel grev kararı alındı.

İşte böyle bir ortamda sendika yöneticileri, özellikle de güçlü olan CGT, işçi sınıfı içerisinde denetimin ellerinden çıkmaması için (çünkü öğrenciler arasında etkinliklerini hızlı bir şekilde yitirdiler) grevi bütün işçi sınıfına yayma kararı aldılar.

CGT olaylara el atıyor

CGT ve ardından diğer sendikalar, militanlarına harekete geçmek için yeşil ışık yaktı. Zaten çoğu greve katılmayı istiyordu. Böylece grevdeki işçi sayısı hızlı bir şekilde arttı. 17 Mayıs sabahı radyo 100 bin grevci, öğle sonu 200 bin ve gece 300 bin grevci olduğunu duyurdu.

Ama sendikalar bir yandan grev çağrısında bulunup fabrikaları ve yazıhaneleri işgal edin dediler, diğer yandan ise militanlarının gücünü kullanıp yönetime el attılar.

İşgaller, birçok işyerinde emekçilerin değil sendikacıların işgali şeklindeydi ve bu da özel mülkiyete karşı çıkmak için değil onu korumak için yapıldı. Sendika yönetimleri bu oyunu kolayca yapabildi, çünkü onlara karşı duracak, işçiler arasında etkin ve işçilerin güvenine sahip devrimci bir önderlik yoktu.

Grenelle anlaşmaları

Birçok işyerinde emekçiler işyerlerinde değil evlerinde bekledi. Arada bir işyerine uğrayıp bilgi edindiler. Ama işyerlerinin işgali emekçilerin denetiminde değil sendika bürokratlarının denetimindeydi.

Böylece sendika bürokratları hareketi başlatan ve düzene karşı çıkan genç üniversite ve liseliler ile emekçiler arasında bağ oluşmasının önünü kestiler ve böylece başlayan özgürlük, demokrasi atılımının önüne set çektiler.

Mayıs 1968’de başlayan ateşli devrimci fikirlerin işçi sınıfına yayılması, sendika bürokratlarının çıkarlarına ters düştüğü için bunların emekçiler arasında yayılmasını engellemek amacıyla bütün olanaklarını seferber ettiler.

İşte bu amaca erişmek için 25 Mayıs’ta sendika yönetimleri patronlar ve hükümetle Grenelle Anlaşmaları diye bilenen anlaşmalar yaptılar. Ortak amaç işçi sınıfının eylemlerine son verip işçilere iş başı yaptırmaktı.

Grenelle Anlaşmaları işçi sınıfına hançer vurmak demekti. Çünkü o andan itibaren sendika yönetimleri işçi sınıfını bölerek iş kolları ve hatta teker teker işyerleri temelinde görüşmelerin önünü açtılar.

Grenelle anlaşmalarından sonra bile grevler üç hafta daha devam etti. Ama artık genel grev şeklinde değil, bölünmüş eylemler şeklinde oldu. LO (16.06.08)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Arşiv  Site yaşamını izle Arşiv 2008  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı : 120 - 6 Haziran 2008  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi’nin Sözü   ?