Sinif Mucadelesi
Mısır

Müslüman Kardeşler ve ordu iktidarına karşı ne gibi bir çözüm?

Çarşamba 7 Ağustos 2013

3 Temmuz günü Ordu Genel Kurmayı Mısır’da iktidarı ele alarak baştaki Müslüman Kardeşler temsilcisi olan Başkan Muhammed Mursi’yi iktidardan uzaklaştırdı.

Ordu ayrıca Müslüman Kardeşler sempatizanlarının üzerine kasıtlı olarak ateş açarak 50’den fazla insanı öldürerek herhangi bir muhalefete izin vermeyeceğine vurgu yaptı.

Muhammed Mursi’nin iktidara gelmesinden bir yıl sonra onun gitmesini isteyen yürüyüşler 30 Haziran’da zirveye ulaştı. Bu yürüyüşler başta Kahire olmak üzere birçok kentte yapıldı ve milyonları bulan kitleler “Erhal!” (Defol!) şiarını haykırdılar. Daha önceki dönemde ise Mursi’nin gitmesini isteyen ve imza kampanyası tertiplemiş olan Tammarod (İsyan) hareketi 22 milyon imza topladı.

Müslüman Kardeşler partisi ve Özgürlük ve Adalet Partisi, kendini haklı çıkarmak için, harekete geçmiş olan milyonlarca protestocuya ve toplanan imzalara karşı, aciz bir şekilde, başkanın “meşru” olduğunu çünkü 13 milyon oy ve oyların %51.7’sini alarak seçildiğini öne sürdü. Ancak ona oy verenlerin birçoğu artık ona karşıdır. Şubat 2011’de “Ekmek, saygı, sosyal adalet” istekleriyle harekete geçen kitleler milyonların katıldığı yürüyüşler gerçekleştirip orduyu, burjuvaziyi ve onların hükmettiği ABD’yi, Mübarek’i gözden çıkarmalarına zorladı. Ama o zamandan bu yana da kitlelerin istekleri hiç de yerine getirilmedi. Kitleler, 15 ay süren general Tantavi ve Askeri Yüksek Şurası’nın iktidar dönemde olduğu gibi Selefiler’in Nur Partisi’nin de desteklediği Müslüman Kardeşler’in temsil ettiği Mursi ve suç ortakları döneminde de horlandı.

Mursi dikatatörlüğüne tepkil

Hem Mısır burjuvazisi hem de emperyalizm bu toplumsal kriz döneminde her ne kadar demokrasinden söz etse de esas ihtiyaçları güçlü bir iktidarın yeniden oluşması. Bu görev ilk önce Mursi’ye verildi ve o da bir diktatör kılığına girmekten çekinmedi ve bazılarının da korktuğu gibi şeriat temellerine dayanan yeni bir anayasa oluşturmaktan çekinmeyip kısa zamanda yıpranmaya başladı. Mursi seçildikten hemen sonra yasamaya da el attı. Kasım 2012’de diktatör bir davranışla yasal yetkiler de dahil bütün iktidarı elinde topladı. Ardından da Aralık 2012’de plebisite dönüşen ve sadece seçmenlerin üçte birinin katıldığı bir referandum yaptı. Bu seçimde Mursi, yedi milyon “hayır oyuna karşılık 10 milyon “evet” oyu aldı. Ancak Kahire bölgesinde seçmenlerin %57’si Mursi’ye karşı çıkıp yeni anayasayı onaylamadı. Bu Anayasada kadınlar, erkeklerin “himayesi” altına giriyordu ve de devlet de “namus koruyucusu” oluyordu!

Mursi iktidarı ve Müslüman Kardeşler, tıpkı ondan önceki iktidar gibi, baskı ve işkence uygulayıp ekonomik krizin derinleşmesiyle birlikte kitlelerin artan öfke ve tepkililerini bastırmaya çalıştı. Tepkiler ve yürüyüşler gittikçe büyüyüp başta Kahire ve İskenderiye olmak üzere, özellikle işçi kentlerine ve son dönemde Mursi’ye yakınlığı ile kentteki gençlere karşı mesafeli duran kırsal bölgelere bile yayılmaya başlamıştı.

Kitlelere karşı ihtar

Generallerin iktidara el koyması onları belirli bir süre iktidardan uzaklaştırmış olan sadece Müslüman Kardeşler’e karşı yapılan bir uyarı değil. Aslında bu uyarı esas olarak emekçilere ve yoksullara karşıdır.

Askeri darbenin hemen ardından büyük güçler, Fransa namına Hollande ve ABD namına Obama “yasal iktidara saygımız var” gibi yapıp askeri darbeyi açıkça desteklediler. Aslında onlar Mısır ordusunun ne olduğunu gayet iyi biliyorlar, Çünkü bu ordunun başındaki yüksek rütbeliler ABD askeri okullarında yetiştiriliyorlar ve önemli ölçüde bu ordunun mali kaynakları ABD’ye bağlıdır. İşte bu nedenle ABD’yi endişelendiren ordunun tutumu değil çünkü onun denetlemek ve ona istediklerini yaptırabilmek için gerekli imkanları var.

Mısır burjuvazisinin ve onu destekleyen emperyalist güçlerin esas korkuları, Haziran 2012 seçim sonuçları için “ne yapalım, bunlara katlanmalıyız” demeden onlarca milyon kadın ve erkeğin harekete geçip yeter artık “bizi artık aldatamazsın” demeye başlamasıdır. Harekete geçen kitleler, iktidardakilerin tespit ettiği ve istediklerinde değiştirebilecekleri yeni seçimlerin tarihini hiç de beklemediler. Onlar eyleme geçerek, sokaklara dökülerek ve yüksek sesle artık yeter dediler. Açıkça özgürlük, iş ve aş istediklerini haykırdılar.

Mısır ve diğer ülkelerde de bazı çevreler ordunun bir güvence olduğunu ve halkı koruyup onun isteklerinin yerine getirilmesini destekleyeceği masalını anlatıyorlar. Ordunun başındakiler onu “halkın ordusu” diye takdim ediyorlar. Bunun doğru olduğunu ve ordunun ve başındaki genel kurmayın harekete geçmiş milyonların isteklerini gerçekleştireceklerine inanmak, ileride vahim sonuçlar doğuracak olan yanlış görüşleri yaymaktır.

Mısır’da böyle bir şey görülmedi. Nagib’den Nasır’a ve Mübarek’e kadar askerler ülkenin başına geldi ve her defasında da diktatörlük uygulandı. Tabi ki Mısır ordusu , tabanda,askerliğini yapan yüz binlerce gençten oluşuyor ve bu gençler halkın isteklerinden etkileniyor. Ancak karar mekanizmaları onların ellerinde değil. Kararları alan yüksek rütbelilerdir ve onlar da nesilden nesile halkı hor gören bir bakışla yetiştiriliyor.

Aslında hem ordunun hem İslamcı yöneticilerin hem de muhalefetteki liberal siyasetçilerin hedefleri ortak: Güçlü ve istikrarlı bir iktidar oluşturup kitlelere kararlarını dayatmaktır.

Devrimci bir çözüm gerekli

Artık kitleler vaatlerle yetinmek istemiyor. İşçi sınıfının öfkesi özellikle Port Said, Kahire taşralarında Mahalle’de açıkça ortaya çıktı.

Mahalle, Delta bölgesinde tekstil fabrilarından oluşan bir kenttir ve burada 2011’den daha güçlü, kitlesel eylemler oldu. Mısır’da milyonlarca kadın ve erkek emekçi, günde 2 dolar ile geçinmek zorunda ve milyonlarca emekçi sırf ekmek parası için sonu gelmeyen fazla mesailer yapmak zorunda.

Bağımsız sendikalar oluşturmak isteyen gençler, militanlar, çocuklarına yapılan işkenceleri veya infazları protesto eden anneler, Mübarek ve Mursi rejimlerinde aynı uygulamalarla karşı karşıya kaldı. Bütün bu baskı ve sömürüler sonucu krizle birlikte daha da kötüye giden bu düzenden kurtulmak isteyenler için tek yol sömürülenlerin haklarını savunan temellerde yeni bir çıkış yolu bulmaktır.

Bu yeni çıkış yolu ancak işçi sınıfı temellerinde gerçekleşebilir. Eğer işçi sınıfı kendi çıkar temellerinde harekete geçip gerek kendi saflarında gerek kentteki gençler arasında yeteri kadar militanı bir araya getirip bir güç oluşturursa, iktidara sıra ile gelip hiçbir temel değişiklip yapmayanlara, sermayenin kılına bile dokunmayanlara karşı bir seçenek oluşturabilir. Mısır’da son zamanlarda meydanlara dökülen milyonlarca insan için tek çıkış yolu ancak bu temellerde olabilir.

Gerek Mısır’da gerek diğer başka ülkelerde milyonlara varan kitlelerin isteklerini gerçekleştirebilecek olan çözüm bilinçli militanların işçi sınıfı içindeki deneyimli, özverili güçleriyle birleşip işçi sınıfının çıkarları temellerinde bir güç oluşturabilirmektir. İşçi sınıfı sözde kurtarıcılar peşinden gitmeyip gerçek çözüm yolunda ilerleyebilirler.

Bu yaşanan kitlesel hareket içerisinde sözü edilen böyle bir devrimci oluşumun gerçekleşmesi hiç de olanaksız değil. (LO’dan derlenmiştir)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Arşiv  Site yaşamını izle Arşiv 2013  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı : 182 - 3 Ağustos 2013  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi’nin Sözü   ?