Sinif Mucadelesi

Lübnan : İç savaş ve bölünme

Pazartesi 16 Haziran 2008

Bir haftalık iç savaştan sonra nispi olarak sükunete dönülmesi, Hizbullah ve Hasan Nasrallah için başarı oldu.

Fuad Sinyora hükümeti, 7 Mayıs’ta, Hizbullah’ın iletişim sistemini kanun dışı kıldığını ve partiye yakınlığı ile bilinen Beyrut havaalanı güvenlik sorumlusunu görevinden aldığını açıklayarak, Hizbullah’a karşı insiyatifi yeniden ele almaya girişti. Hizbullah milisleri, cevap olarak, havaalanını ablukaya alıp bloke etti ve Lübnan’ın başkenti Beyrut’un batısını işgal etti. Başbakan, bu iki kararı uygulayıp uygulamama işini orduya emanet ettiğini açıklayarak, 11 Mayıs’ta geri çekilmek zorunda kaldı. Ordu bunları uygulamamaya karar verince, Hizbullah milisleri Batı Beyrut’tan çekilip buranın kontrolünü orduya emanet ettiler.

Aylardan ve özellikle de İsrail’in Hizbullah’a karşı 2006 yazında itibaren başlattığı savaştan beri durum kilitlenmiş durumda. İsrail saldırılarının başarısızlığından güçlenerek çıkan Hizbullah, hükümette büyük bir yer istiyor. ABD, Fransa, Batılı güçler ve Batı yanlısı Arap rejimler tarafından desteklenen Başbakan Sinyora ve Said Hariri’nin “Geleceğin Akımı”, Nasrallah’ı İran ve Suriye rejimlerinin elinde bir piyon olmakla suçlayarak iktidara asılıyor ve onu şiddetle eleştiriyorlar. Bir uzlaşma olmaması nedeniyle, Cumhurbaşkanı seçimi erteleniyor ve farklı milis grupları tarafından kontrol altında tutulan bölgeler arasında bölünme olgusu yerleşiyor.

Sinyora hükümetinin, Batılı müttefiklerinin baskısı altında Hizbullah’a karşı başarı kazanma girişimi başarısızlıkla sonuçlandı. Bu durum, içindeki farklı dinci gruplar nedeniyle parçalanmaktan korkarak Hizbullah’ı koruyup kollamak ve hükümeti kısmi olarak eleştirmek zorunda kalan ordunun hakem rolünü daha da arttırdı. Aynı zamanda dışarıdaki güçlü müttefiklerin orduyu desteklemeye niyetleri olmadığı görülüp kanıtlanınca, ordu bu durumdan zayıflamış çıktı. Krizde olan İsrail’ın, mevcut durumda Hizbullah’a karşı yen saldırı başlatabilmesi ise zor.

ABD, Lübnan açıklarında bir uçak gemisi gezdirerek varlığını hissettiriyor ve Suriye ve İran’ı sürekli tehdit ediyor olsa da, Irak ve Afganistan’da sıkışmış olduğundan, Lübnan’a müdahalede bulunarak yeni bir cephe oluşturmakta tereddüt etmektedir.

Lübnan halkının, Geleceğin Akımı’nın yöneticilerinin ülkeyi zincirle bağlamaya çalıştıkları Batılı ayrıcalıklı emperyalist müttefiklerin oynayacakları rolden elde edebilecekleri hiç bir çıkar yok. Lübnan üzerindeki himayesi sırasında Fransız sömürgeciliği tarafından yaratılan siyasal yapı, 1975-1990 yılları arasında ülkeyi iç savaşa götürdü. Bu yapı, inançlara dayalı politik sistem tarafından kurumsallaştırılmış dinci topluluklara bölünmeyle körüklendi ve dış müdahalelerle beslendi. Bu durumu onaylayan hıristiyan, daha sonra müslüman, sünni, ve dürzi toplulukların yöneticilerinin dik kafalılıkları, inatçılıkları, İsrail’in politikasının Gazze’de Hamas’ın güçlenmesine yol açması gibi, Şii müslüman topluluklarının bağrında, bu tavrın yarattığı sonuçlara karşı Hizbullah ve radikal islamcı partilerin güçlenmesine yol açıyor.

Tüm bunlar, aylardır ülkeyi yeni bir iç savaşın eşiğine getiriyor. Maalesef Lübnan halkının değişik kesimleri, yöneticilerinin tercihlerinin maliyetini birbiri ardına ödüyorlar. Hizbullah milisleri, Batı Beyrut’a saldırıları sırasında sünni müslümanları yaşadıkları bazı yerlerden attı ve hatta bazen de öldürdü. Hizbullah beki de aynı şeyi yarın bazı hristiyan ve dürzi bölgelerinde de yapacak. Hizbullah’ın şii halk üzerindeki nüfuzuna gelince, bu durum daha şimdiden, özellikle kadınlar üzerinde, toplumun sıkı bir biçimde denetim altına alındığı bir diktatörlük durumunu aldı. Ancak sünni müslüman veya hristiyan milislerin bazı bölgelerdeki durumları, daha iyi değil.

Ortaya konan politik oyunlarla, çatışmanın yarattığı şiddet arasındaki çelişki çarpıcı: Şii örgütlere hükümette ne kadar yer verilecek ve her şeye rağmen hiçbir iktidarı olmayacak olan Cumhurbaşkanı kim olacak... İşte Hizbullah bu nedenle mücadelesine sosyal bir görünüm vermeye çalışıyor. Örneğin asgari ücreti artırmak için grev çağrısında bulunan Lübnan CGT’sini kontrolü altında tutuyor. Ancak bu, açıkçası, Lübnan yöneticilerinin belli bir tabakasının partisi olan bu partide önemli bir kaygı değil.

Halk, 2006 savaşından beri, yıkımın sonuçlarından, enflasyondan, ekonominin abluka altına alınmasından ve işsizlikten acı çekiyor. Bu sonuncu kriz, yukarıda sayılan sorunları daha da keskinleştirecek ve ek bir sorun ve acılar bütünü daha getirecek. Halkın sorunları ne politik kesimler, ne iktidar için savaşan milisler, ne de aynı biçimde, İsrail, ABD veya Fransa, hatta Suriye ve İran gibi sürekli olarak müdahale etmeyi öneren değişik “kurtarıcı”lar tarafından da çözülebilecek. LO (23.05.2008)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Arşiv  Site yaşamını izle Arşiv 2008  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı : 120 - 6 Haziran 2008  Site yaşamını izle Uluslararası Gündem   ?