Sinif Mucadelesi

Kadın bedeni üzerinden siyaset

Cuma 15 Haziran 2012

Aralarında ilköğretim öğrencisi çocuklarında olduğu 34 Kürdün öldürülmesinin hesabını 5 aydır vermeyen başbakan, gerici fikirler ortaya atarak, zaman kazanmaya ve gündemi değiştirmeye çalışıyor.

Bizzat başbakanın yürüttüğü bu siyaset, ona yaranmak başta olmak üzere başka niyetlerle de olsa söz söyleyen iktidar partisi mensuplarının ne kadar gerici ve cinsiyetçi olduklarını gözler önüne serdi.

Güya çocuk doktoru olan sağlık bakanı, dalkavuklukta en önde giden Ankara belediye başkanı en çok rezil olanlardan. Kadınlar, onları asla unutmayacak.

“Kürtaj yaptıran cinayet işliyor” denmesiyle başlayan lafazanlık, 12 Eylül yasalarının kaldırılmasına geldi. Doğan çocuklarını yaşatamayan, öksüz yurtlarında veya ıslahevinde kendine emanet edilen çocukları döven, tecavüz eden, fuhuş için satan görevlileriyle devlet, güya doğmamış ceninin hakkını koruyor!

Hükümetin kadın bedeni üzerinden siyaset yapmaya başlaması, çaresizliğinin, bir işareti. Siyasi iktidarlar ne zaman sıkışsa, böyle saçmalamaya başlar. Erdoğan bu konuda şampiyon olan Özal’ı geçecek gibi görünüyor.

Nitekim Özal, 1980’lerde ülke ekonomik krizle kıvranırken, basın yoluyla önemli bir açıklama yapacağını duyurmuş herkes televizyonun başında açıklama beklemişti. Özal’ın söylediği ise adı sanı bilinmeyen bir Türk doktorun, zakkum çiçeğinden kansere ilaç keşfettiği olmuştu.

Erdoğan’ın ustalık dönemi de tam usta işi oluyor! Gündemi değiştirmede, kitleleri oyalamada, gerçek sorunları hakaret ve sataşmalarla gözden uzaklaştırmada “ustalık” gösteriyor.

Bir emekçi iş istediğinde, hakkını istediğinde “her şey devletten beklenmesin” deniyor, devlet her şeye müdahale etmez lafı ağızdan düşmüyor, devlet kadının doğurup doğurmayacağına neden müdahale ediyor?

Bunun yaşam hakkının savunulmasıyla zerre kadar ilgisi yok. Öyle olsaydı önce kadının yaşam hakkı korunurdu. Her hafta neredeyse 5 kadın öldürülmeye devam ediliyor. Bir çok aile kız çocuk istemediği için kadın, mecburen ya kürtaj oluyor ya da yeniden doğuruyor.

Bunun adına da nüfus politikası denmesi aynı derecede çirkin. Türk ya da başka bir etnik kökeni sürdürmek neden kadının görevi olsun? Politikacılar ya da birileri milliyet hesabı yapıyor diye niye kadınlar doğurmak zorunda?

Kadın bedeni üzerinden sürdürülen her tür siyaset, kadının politikacıların gözünde kendi bedeni ve yaşamı üzerinde tek söz sahibi olan bir insan değil şu veya bu iş için kullanılacak bir malzeme gibi görüldüğünü anlatıyor.

Üstelik bu siyaseti, bahsedilen konularda hiçbir deneyim yaşamamış ve yaşamayacak olan erkek politikacıların yapması daha da iğrenç. Hükümetin tek kadın bakanı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı, ağzını bile açmadı. Diyanet bile fetva verdi. Cumhuriyet tarihinde Diyanet’ten bu konuda çıkan üçüncü fetva: İlki 1954’te Demokrat Parti, diğeri 1983 askeri darbe döneminde oldu bir de şimdi. Güya 12 Eylül uygulamalarına karşılar ama yaptıkları aynı.

Kendi bedeni ve yaşamına ilişkin aldığı karar nedeniyle kadını cinayet işlemekle suçlayan siyasetçiler, ülkeye “ileri demokrasi” getirdiklerini söylüyorlar. Kadını aşağılayan toplumsal cinsiyetçilik, işte bu siyasetçilerin sürdürmek için canla başla hizmet verdikleri, “ustalık” gösterdikleri bu düzen sayesinde sürüyor.

Kadın, kendi bedeni üzerinde tek söz sahibidir. Tıpkı erkek gibi. Hiç kimse bir kadına bedenini, cinsiyetini, doğurma yeteneğini nasıl kullanacağına ilişkin emir ve yasak getiremez. (04.06.12)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Arşiv  Site yaşamını izle Arşiv 2012  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı : 168 - 8 Haziran 2012  Site yaşamını izle Emekçinin Gündemi   ?