Sinif Mucadelesi

Siyasi partiler arasında kavga : Sermayenin çıkar kavgasıdır

Perşembe 17 Nisan 2008

Seçimin hemen ertesinde verilen uzlaşı mesajları, hatta bir ay önce AKP-MHP türban ittifakından bile geriye hiçbir şey kalmadı. Siyasi partiler birbirlerinin boğazını sıkmaya uğraşıyor.

Eski anlaşmazlıklara yenilerinin eklenip, ortalığın toz dumana bürünmesi aslında beklenmedik bir durum değil. Tıpkı, Ecevit’i götüren 2002 kirizi, Refahyol’u yıkan 1997, 5 Nisan 1994 öncesi bir ortam var. Aslında bu olanlar bir neden değil, sonuçtur. Tüm bunların arkasında bir çok yan faktörle birlikte tüm dünyayı dalga dalga vuran ekonomik kriz var. Bu krize çözüm bulamayacaklarını çok iyi bildikleri için her kesim kendini kurtarmak için diğerinin boğazını sıkıyor.

İsviçre’nin en büyük, Avrupa’nın üçüncü büyük bankası, geçen yıl 11 milyon avro zarar açıklamıştı, bu yılın ilk üç ayı zarar miktarı 12 milyar avro. Alman Merkez Bankası da geçen yılın toplam zararını, bu yıl ilk üç ayda geçti. ABD’den Avrupa’ya yayılan kriz derinleşiyor.

Bu yıl, rekor artışla geçen yılın bütçe açıklarını kapatan yabancı sermaye gelmeyecek. Hükümet kamu dış borcunun çok düşük olduğunu açıklıyor ancak 2004’teki banka iflaslarından sonra çıkarılan bir yasa ile tüm özel sektör borçları devlet güvencesine alındı. Özel sektör borçlarında ise patlama oranında artış var. Tüm şirketler, Avrupa’daki bankalara borçlu ve Avrupa’daki bankalar tam takır.

Büyük sermayenin temsilcisi olan TÜSİAD, aylardır boşu boşuna hükümete, adeta her şeyi bırakıp ekonomiye bakması için ısrar etmiyor. Bu kriz döneminde en büyüğünden küçüğüne burjuvazi, şirketler devletin desteği olmadan ayakta kalamayacaklarını çok iyi biliyorlar. Devletin elindeki para musluğu kısıldıkça bu musluktan yararlanma kavgası büyüyor.

AKP, devletin olanaklarından ve desteğinden kimleri yararlandıracak, "islamcı" etiketi taşıyan sermaye çevresini mi, şimdiye kadar hep en önde olan "laik" etiketli TÜSİAD sermayesini mi? Her burjuva partisi sermayenin hangi kesimine oynuyor, hizmet etmeye çabalıyorsa, onun çıkarını korumak için kavga veriyor.

Öte yandan ekonomik kriz, kapitalist düzenin öngörülemeyen, engellenemeyen ve çözülemeyen normal bir seyri olduğu söylenmeyeceğine göre hükümetteki partiye fatura edilecek ve onu yıpratacak. Bunu AKP dahil tüm partiler biliyor ve bu nedenle her siyasi parti bu kasırgadan en az zararla çıkmak için suçu birbirine atma manevraları yapıyor.

2002’de Ecevit suçu cumhurbaşkanına atmıştı ama kendisi gitti, cumhurbaşkanı yerinde kaldı.
Hükümet ve siyasi partiler, görece bir özgürlük alanına sahiptir ve bazen iktidar hırsına kapılıp temel olanı unutabilir. Ancak patronlar onları yola getirmeyi çok iyi bilir.

Toplumdaki gerçek bölünme, laiklik taraftarları ve karşıtları, türban taraftarları veya karşıtları, demokrasi taraftarları veya karşıtları gibi gündemde tutulanlar değil, işçi sınıfı ile burjuva sınıfı arasındaki bölünmedir. Gündemdeki siyasi çekişme ve bölünmeler aslında işçi sınıfı ile burjuvazi arasındaki gerçek bölünmeyi ve karşıtlığı, mücadeleyi örtmek için kullanılıyor.

İşçi sınıfına, emekçilere hangi politik görüş, dini inanç ve etnik kökenden olursa olsun kendi sınıf çıkarlarının arkasında değil, onlara dayatılan temellerde birbirlerine karşı burjuvazi ile aynı safta durmaları dayatılıyor.

İşçi sınıfını bölen bu ayrımları, burjuvazinin çıkar çatışmalarının siyasi düzlemdeki biçimi ret edip, sorunları, çalışma koşulları aynı ve çıkarları da aynı olan işçi sınıfının birliğini öne çıkarmalıyız. (02.04.08)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Arşiv  Site yaşamını izle Arşiv 2008  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı : 118 - 4 Nisan 2008  Site yaşamını izle Başyazı   ?