Sinif Mucadelesi

Gandi kimdi?

Çarşamba 8 Eylül 2010

CHP’de, parti için oyunlarla uzaklaştırılan Baykal’ın yerine getirilen Kılıçdaroğlu, kitlelere yeni bir “ümit” olarak piyasaya sürülüp “Gandi” diye takdim ediliyor. Kılıçdaroğlu planlandığı gibi başarılı olup Erdoğan’ın yerine iktidara gelirse, tıpkı Erdoğan gibi büyük sermayeye hizmet edeceği ve emekçiler ile yoksullara ise sabretmelerini, özveride bulunmalarını ve de kemer sıkmalarını isteyeceği kesindir. Gerçek Gandi de Hindistan’da yoksullardan yana görünüp büyük sermayeye hizmet etmişti.

Hindistan’da işçi sınıfı sayıca azınlıkta olmasına rağmen, Rus devriminin olduğu 1917 ve savaş yılları sonunda kitleleri peşinden sürükleyebilecek güce sahipti. Yaşam şartlarının kötüleşmesine ek siyasi canlılık vardı: 1918 yılı sonunda Bombay’daki tekstil fabrikalarında büyük bir grev başladı. Ocak 1919’da, 120 bin işçi greve gitti. Sömürgeci İngiliz rejiminin baskıcı yasalarına rağmen eylemler, kırlara ve özellikle büyük çiftliklere yayıldı. Grevler, Hindistan’da o güne kadar görülmemiş seviyeye ulaştı.

İşte böyle bir ortamda Hindistan burjuvaları ile toprak ağalarını temsil eden Kongre Partisi, İngiliz emperyalizmiyle uzlaşma siyaseti ya da sözde keskin tavır alma arasında sıkışmıştı. Hint burjuvazisi, kendi dışında gelişen kitle hareketini görmezlikten gelemezdi. Bu nedenle, denetimi altında alıp sömürgeci İngiliz iktidarından taviz elde etmek için hareketin başına geçti. Ancak Kongre Partisi, her şeyden önce kitle hareketini etkisiz hale getirmek istiyordu. İşte Gandi’nin savunduğu siyaset tam da buna uygundu.

Gandi, tüccar bir aileden geliyordu. Genç bir avukat olarak bir Hint şirketinin çıkarlarını Güney Afrika’da temsil ettiği dönemde, milliyetçi bir militan oldu. İngiltere’ye sadık kalmakla birlikte, Hintli tüccarlara karşı uygulanan özel kimlik ve ayrımcılığa karşı çıktı. O dönemden itibaren “şiddete” karşı olduğunu açıkça savundu, ancak bu, İngiliz ordusunun Güney Afrika’da isyan eden siyahlara karşı uyguladığı şiddet eylemlerini desteklemesine engel olmadı.

Farklı kitap ve filmler, Gandi’yi “şiddet” karşıtı ilan ediyor. Şiddetin kol gezdiği Hint toplumunda, bütün toplumsal ilişkilerde şiddet yaygındı. İşte böyle bir ortamda, Gandi’nin “şiddet karşıtı” hareketinin özel bir amacı vardı: Şiddete maruz kalan kitlelerin ellerini kollarını bağlayıp onları şiddet uygulayan hakimler sınıfı karşısında çaresiz bırakmak.

Gandi, yoksullardan yana ve eşitlik savunucusu olarak da tanıtıldı. Hint toplumunun kastlara bölünmesini destekliyordu ve hatta ona göre temel bir gereklilikti. Örneğin 1920’de “Temel sınıfsal büyük bölünmeler doğal ve gereklidir (…) çok fazla ve küçük bölünmeler zararlı olabilir, ancak temel sınıf bölünmelerinin ortadan kaldırılmasına karşıyım”… “soyaçekim yasasının ebedi bir geçerliği olduğuna inanma taraftarıyım ve de bunu yok etme girişiminin büyük bir felakete yol açacağına eminim” diye açıklamalar yaptı.

Dahası Gandi, insanlar arasında yasal eşitliği bile savunmuyordu. Halbuki en sıradan bir burjuva demokrat bile bunu savunabilir. Gandi, yoksullardan, sefaleti ve alın yazılarını sabırla kabul edip yeniden dünyaya gelinceye kadar beklemelerini istiyordu.

Hindistan’daki aşırı yoksulluktan dolayı üzüldüğünü belirtti ama buna çare olarak eski usul elle dokumacılığa dönülmesini savundu. Demagoji yapmaktan hiç çekinmedi. Çünkü yoksullara, düşmanlarının İngiliz ve Hint burjuvazisi olduğunu anlatacağına, düşman olarak teknolojik ilerlemeleri hedef gösteriyordu.

Gandi, dinci gericiliği de savunup yazılarında bu konuda bir sürü saçmaladı. Örneğin “hastanelerin günah işleme merkezleri olduğunu; hekimin insan vücudunu iyileştirse de ruhuna zarar verdiğini” yazdı. Bu görüşe sadık kalarak, hasta olan eşine penisilin iğnesi yapılmasını engelledi ve eşi bu nedenle öldü. Ona göre iğne yapmak “vücuda şiddet uygulanmak”mış!

Dini gelenekleri ve sembolleri, basit yaşam biçimi, trende üçüncü sınıfta seyahatleri, Kongre Partisinin diğer yöneticilerinden farklı bir yaşam biçimi yoluyla, kitleleri kendine çekti. Batılı giysilere sırt çevirip kendi elleriyle dokuduğu basit bir kumaşı giysi olarak kullandı. Böylece Kongre Partisi ileri gelenlerinin burjuva giysileri ve göz kamaştırıcı yaşamlarından farklı bir görünüm sergiledi.

Gandi’nin kitlelere göstermek istediği bu yoksulluk sadece bir görüntüden ibaretti. Gazeteci-yazar Tibor Mende “Fırtına karşısında Hindistan” kitabında şunu anlatıyor: “Gandi’nin genellikle lüks konutlarda, özellikle Hindistan’ın en büyük sanayicilerinden biri olan Birla’nın konutunda kalması, milyonlarca yoksul hayranı için bir sorun değildi. Yolculuklarında trenlerin üçüncü sınıf bölümlerini kullandı veya dokunulmaz diye bilinen yoksullar arasında kaldığı mahalleyi iyileştirmek için tonlarca para harcandı”. Sözü edilen Birla, bu harcamalara ek olarak, her yıl Gandi ile yaşayan Aşram topluluğunun yıllık masrafı olarak ,50 bin rupi harcamaktan çekinmiyordu. Sanayici Birla’nın yaptığı bu yatırımlar, ona ilerde çok büyük kazançlar getirdi.

Gandi’nin en büyük yeteneklerinden biri, eğer buna yetenek denilebilirse, kitleleri aldatabilmekti. Açlıktan ölen ve isyan aşamasına gelmiş kitleler, etle kemik kalmış Gandi’ye güvenip “şiddet uygulamama” fikrini benimseyip peşinden gittiler. Böyle bir oyunu, hali vakti yerinde bir siyasetçi yapmak istese başarılı olamazdı.

Birinci Dünya Savaşı boyunca, İngiliz emperyalizmini destekleyip Hintli gençlerin cephede savaşmak üzere İngiliz ordusuna katılması için kampanyalara katıldı.

Gandi’nin “şiddete karşı çıkma siyaseti” sadece yoksullar ile sınırlıydı…

1919’da grevler ve kitle yürüyüşleri radikalleşiyorken Gandi, baskıcı Rowlet yasalarına karşı ilk büyük, kitlesel, şiddet karşıtı eylemlerini önerdi. Rowlet yasaları, savaş dönemi yasalarını devamı olup hükümete, istediğini hiçbir gerekçe göstermeden cezaevine atma yetkisi veriyordu. Gandi, Mayıs 1919’da bir günlük “hartal” eylemi önerdi. Hartal “genel grev” anlamına geliyor. Ancak Gandi hartala bir günlük oruç tutma, ibadet etme ve çalışmama anlamını verdi.

Kitleler, Gandi’nin çağrısına, beklenenden çok daha büyük katılımla, Mart ayından itibaren ülkenin her tarafına yayılan kitle yürüyüşleri ile cevap verdiler. Hatta bazı bölgelerde ayaklanmalar bile oldu. Bu kitle eylemlerine Hintliler ile Müslümanlar birlikte kardeşçe katılıyordu, öyle ki hükümet yetkililerinin bir raporu “şimdiye kadar görülmemiş bir kardeşlik” havasının hüküm sürdüğünün altını çiziyordu. Eylemler, daha da radikalleşerek arttı. Hükümetin cevabı kanlı baskı oldu. Örneğin Penjab eyaletinde, Amristar’da yürüyüşe katılan ve hiçbir yere kaçma olanağı olmayan kitleye karşı ordu, otomatik silahlarla ateş açıp 400 ile 500 arasında insanı katledip 1.200’den fazlasını yaraladı. Buna rağmen Gandi, kitlelerden pasif kalmalarını istiyordu. Hatta basına bir bildiri gönderip “pasif eylem yapanların hiçbir zaman hükümeti zor durumda bırakmaması gerektiğine” vurgu yaptı.

1919 yılı sonunda Gandi, bütün etkisini kullanarak Kongre Partisinin hükümet ile uzlaşarak “herkesin işine gücüne rahatça” dönmesine katkıda bulunmasını sağladı. Ama bunlara rağmen, kitle hareketi devam ediyordu. Öyle ki, 1920 yılının ilk 6 ayında kitle hareketi, doruk noktasına erişip ülke çapında bir buçuk milyon emekçi greve katıldı. İşçi sınıfının öz bir önderliği olmamasına rağmen, eylemlerinde gerileme yoktu. Hint burjuvazisinin temsilcisi Kongre Partisinin başkanı “devrimci bir süreçten geçtiğimizi inkar etmenin bir yararı olmaz” diye açıklama yaptı. Kongre Partisi, Gandi’nin yardımıyla Eylül 1920 sonundaki kurultayında, “şiddete başvurmadan işbirliği” kararı aldı. Buna rağmen kitle eylemleri ve sert grevler, 1921 yılında da tüm baskı ve tutuklamalara rağmen devam etti. Gandi ise “kurtuluş hareketinin” şiddetli eylemlerinin kendisini “tiksindirdiğini” açıkladı. Sonraki yıllarda da Gandi’nin siyasetinde değişme olmadı. İngiliz emperyalizmi ve Hintli hakimler sınıfının, kitlelere karşı uyguladığı şiddete rağmen, yoksulları ve emekçileri boyun eğip “şiddetle karşı” gelmemeye çağırdı.

1930’da Peşaver eyaletinde, 10 gün boyunca kitleler ayaklandı. Gönderilen askerler, kitlelere ateş emrine uymadı. Ayaklanan kitlenin çoğu Müslüman, askerlerin çoğu Hintli idi. Buna rağmen bir kardeşlik ortamı oluşturuldu. Sömürgeci İngiliz iktidarı, savaş uçaklarını devreye sokarak duruma hakim olabildi. Gandi’nin bu durumdaki tavrı şu olmuştu: “Ateş etme emrine uymayan bir asker yemini yerine getirmediği için cinayet işlemiş bir suçlu durumuna düşer. Ben memur ve askerlerden itaatsizlikte bulunmalarını isteyemem. Çünkü ben iktidar olduğumda, büyük bir olasılıkla, aynı memur ve askerleri kullanacağım. Eğer ben şimdi onlara itaatsızlığı öğretirsem, ben iktidara geldiğimde aynı şekilde davranabileceklerinden korkuyorum.”

Bütün dünyada, anılarda, filmlerde ve kitaplarda Gandi’ye çok olumlu yaklaşılmasının sebebi, kitleler üzerindeki etkisinden ötürüdür. İsyan havasının hakim sürdüğü bir ülkede burjuvazi, Gandi üzerinden, kitlelerin enerjisini çıkmaz sokağa taşıdı. (30.09.2010)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Arşiv  Site yaşamını izle Arşiv 2010  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı : 147 - 3 Eylül 2010  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi’nin Sözü   ?