Amerika Birleşik Devletleri: Seçim kampanyasının ortasında aday değişikliği
Joe Biden pes etti. Görevdeki bu Başkan’ın yeniden seçilme kampanyası, birçok Amerikalının zaten farkında olduğu, kendini ifade etmedeki zorlukları açığa çıkaran, televizyon canlı yayınında direkt olarak yayınlanan tartışmadan beri, açıkça tehlikeye girmişti.
Biden, üç buçuk hafta boyunca aklı başında olduğunu ve Kasım ayında Trump’ı yeneceğini söyledi. Bu iddiayı Başkan Yardımcısı Kamala Harris de dile getirmeye devam etti. Ancak yenilgiden korkan Demokrat Parti’nin önde gelen birçok ismi, Biden’a adaylıktan çekilmesini önerdiler. Daha da önemlisi bazı büyük burjuvalar Demokratların kampanyasına yaptıkları bağışları askıya aldıklarını açıkladılar.
Bu haftalar Harris’in Biden’dan görevi devralmaya hazırlanmasını ve böylece Demokrat parti içindeki rakiplerine karşı bir avantaj elde etmesini sağladı. Milyarderlerden gelen bağışlar şimdi yeniden akmaya başladı ve Harris Ağustos ortasındaki Demokrat Kurultayı’nda resmen aday gösterilmeyi umuyor.
Ekipteki bu değişim, siyasi süreklilik zemininde gerçekleşiyor. Adayın cinsiyeti, ten rengi ve yaşı değişiyor ama Harris ilk kampanya konuşmalarına Biden’ın sicilini överek başladı ki, bu sicil aynı zamanda
kendi siciliydi. Ona göre Biden aynı zamanda hem demokrasiyi kurtarmış, hem ekonomiyi canlandırmış, hem yoksullukla mücadele etmiş, hem de kamu sağlığını iyileştirmiş oldu.
Ancak bütün bunlar, Amerikan işçi sınıfının görüşlerinden çok uzak. İşçi sınıfı seçmenlerini demokratlara oy vermekten uzaklaştıran sadece Biden’ın azalan enerjisi, canlılığı değil. Biden’ın bilançosu, aslında kapitalizmin de bilançosu, aynı zamanda enflasyonun bir sonucu olarak özellikle de satın alma gücünün kaybı anlamına geliyor. Resmi fiyat endeksi, üç yıl içinde yüzde 18 oranında arttı. Ancak ücretler bu artışı izlemedi, yani artmadı.
Cumhuriyetçi Trump ve aday arkadaşı Vance, son Cumhuriyetçi Kurultay’da, işçi oylarını almak için bu durumdan faydalandılar. Hatta Teamsters sendikasının başkanını, büyük şirketlerin açgözlülüğünü eleştiren bir konuşma yapması için davet ettiler. Mütevazi bir yaşam ortamından gelen Vance, «durgun ücretlerle» kıyaslayarak « çılgın konut fiyatlarını» ortaya koydu ve eleştirdi. Böylece, milyarder Trump’ın işçilerin gözünde inandırıcı olmasına katkıda bulundu : «Büyük şirketlerin kuklası olmayan, sendikalı olsun ya da olmasın işçilere seslenen bir yöneticiye ihtiyacımız var. Çokuluslu şirketlere karşı duracak ve Amerikan sanayisini savunacak bir yöneticiye ihtiyacımız var» dedi. Bütün bu söylediklerine, yabancı işçileri ücretleri düşürmekle suçlayıp, patronların adını temize çıkarıp, «yabancı el emeği ihraç et-meyeceğiz» diyerek, milliyetçi bir demagojiyi de ekledi.
Vance, Trump’ın seçim kampanyasına sadece oy potansiyeli değil, aynı zamanda mali olanak da sağlıyor. Emekçi bir ailede yetişmiş olmasına rağmen, büyük finans ve teknoloji şirketlerinde kariyer yaparak çok zengin oldu. Yani onun adres defterindeki tek milyarder Trump değil.
Demokrat Parti’yi destekledikleri gibi Cumhuriyetçi Parti’ye de mali olanak sağlayan kapitalistler yanılmıyor. İşçi seçmenlere yönelik seçim kampanyası konuşmalarından hiç etkilenmiyorlar, çünkü kim seçilirse seçilsin, kendi hizmetlerinde olacaklarını, kendilerinin emirlerini yerine getireceklerinden eminler, ve bunu çok iyi biliyorlar.
(LO, 24.07.24)