Sinif Mucadelesi

Libya : doğal afet fırtına, suçlu felaket

Pazar 15 Ekim 2023

 Daniel adı verilen fırtına, 10 Eylül Cumartesi günü Libya’nın kuzeydoğu kıyılarına ulaşarak, bir felakete, trajediye yol açtı. Sahil kenti Derna’yı koruyan iki baraj sulara dayanamayınca, su ve çamur tsunamisi meydana geldi. Bununla birlikte, ne kadar şiddetli olursa olsun, doğal bir felaketteki insan kaybı, bu felaketin doğal ölümcül sonucu olarak değerlendirilemez.

 Birleşmiş Milletler İnsani İşlerin Koordinasyonu Ofisi, 16 Eylül Cumartesi günü Derna’da meydana gelen felaketteki ölü sayısının 11 bin 300, kayıp sayısının ise 10 bin olduğunu tahmin ediyor. 30 bine yakın kişi, yıkılan, harap olan sokaklardan kaçarken, suların kirlenmesi nedeniyle salgın hastalıklardan korkuluyor. Aslında gerçek ölü sayısı muhtemelen hiçbir zaman bilinemeyecek çünkü kimse Libya’daki nüfus sayımı konusuyla ilgilenmiyor.

 Öncelikle güney Balkanlar’ı kasıp kavuran, su baskınlarına ve onlarca ölüme neden olan Daniel Fırtınası, hiç kuşku yok ki küresel ısınmanın bir sonucu olarak ortaya çıktı. Böylesi olayların daha şiddetli ve daha da yıkıcı olacakları meteorologlar tarafından açıklandı ve bu durum onlar için pek de sürpriz değil. Ancak, özellikle de yoksul ülkelerde, halk kitlelerini korumak ve hatta onları uyarmak için hiçbir şey organize edilmiyor, yapılmıyor. Daha da kötüsü, felaketten önce 100 bin nüfuslu bir kasaba olan Derna’da, 1998 yılından bu yana çatlak oldukları bilinen iki barajın bakımı, 2012-2013 yıllarında verilen 2 milyar dolarlık fona rağmen sağlanamamıştı. 2022 yılında bir mühendis ve akademisyen, dayanamayıp yıkılma olasılıkları konusunda boşuna uyarıda bulunmuşlardı.
​ 
 Aynı günlerde depremin vurduğu Fas’ta olduğu gibi ihmal, yolsuzluk, yoksulluk ve sefalet felaketin boyutunu açıklıyor. Ancak bu kusurlar, Birleşmiş Milletler’in himayesi ve NATO’nun kumandanlığı altında Batılı bir koalisyonun Arap Baharı bağlamında diktatör Kaddafi’nin devrilmesine katkıda bulunmak amacıyla Libya’yı bombalamasının ardından, yani 2011 yılından bu yana daha da kötüleşti. Aslında, Fransa ve Büyük Britanya’nın güçleri sayesinde getirdiklerini iddia ettikleri demokrasinin aksine, ülke ve devlet aygıtı parçalandı ve halk kitleleri savaşa ve milislerin diktatörlüğüne terk edildi. Bugün iki hükümet, ülkenin kontrolünü ellerinde bulundurmak için yarışıyorlar. Bu durum silahlı grupların ve çetelerin zenginleşmeye, refaha kavuşmaya devam etmelerini engellemiyor. Artık hiçbir yetkili kamu binalarının durumuyla ilgilenmiyor ve Avrupa Birliği’nden gelen para yardımları, sübvansiyonlar yalnızca resmi veya resmi olmayan silahlı çeteleri paralı askerlere ve Akdeniz’i geçmeye çalışan göçmenlere karşı gardiyanlara dönüştürmeye hizmet ediyor.

 2011 yılından beri, emperyalist güçler, Türkiye’nin ve Arap dünüyasının bütün bölgesel güçlerinin de yaptıkları gibi, kendilerini Libya’ya dayatmaya, müdahale etmeye devam ediyorlar. Bir aşireti diğerine karşı destekliyolar ve petrol üretimi tam kapasiteyle yeniden başladığında bundan fayda sağlamayı umuyorlar.
 
 Bu yüzden askeri kargoyla 21 tonluk tıbbi malzeme ve bir sahra hastanesi göndermiş olmaktan gurur duyan Fransız hükümeti, her koşulda sergiledikleri utanmazlık ve sinizmi gösteriyor. Çünkü herkes biliyor ki, Trablus’taki hükümeti tanımakla birlikte, el altından, selden, su baskınından etkilenen bölgenin güçlü adamı Mareşal Hafter liderliğindeki rakibini gizlice destekliyor ve ülkenin kronik iç savaş durumuna katkıda bulunuyor. Macron, 2011 yılında Fransız emperyalizminin hesabına bir askeri müdahaleyi destekleyen Sarkozy’nin izinden gidiyor.
 
 2011 yılından bu yana Libya’ya akın eden, üzerine üşüşen ve genel kaosa katkıda bulunan büyük yırtıcı kuşlar ve akbabalar, şimdi de küçük sözde insani işler gerçekleştirecek taburlarını afet bölgesine gönderiyor. Ancak Libya halkını etkileyen, yıkıp geçen trajediden büyük ölçüde onlar sorumlu bulunuyor.
(21.09.23 LO)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı: 294 - 6 Ekim 2023  Site yaşamını izle Uluslararası Gündem   ?