Baskı ve ekonomik kriz yılı
Ekonomik krizin giderek kötüleşmesinden öte artık ekonominin çöküşü gündemde.
Resmi rakamlarına göre, Aralık 2021’den bu yana fiyatlar, özellikle temel malların fiyatları %85,5 arttı. Ancak, bağımsız ekonomistlerin rakamlarına göre, aslında %186 oranında arttı. Bir örnek vermek gerekirse, bir kiloluk bir paket makarna 3 kilodan 12 kiloya yükseldi.
Ekonomi, 2015’teki Yunan ekonomisi gibi çöktü. O dönemde Yunan hükümeti memur ve emekli maaşlarında %20’den fazla kesintiye gitmişti. Sosyal patlamadan korkan Erdoğan hükümeti, aynı sonuca ulaşmak için başka bir yöntem seçti: Enflasyon yoluyla dolaylı olarak halkın cebinden alıyor.
Sonuç olarak, 13 milyondan fazla emekli ve nüfusun büyük çoğunluğu ay sonunu getiremiyor; 24 milyon kişi borçları, ödenmemiş kiraları, karşılıksız çekleri vs. nedeniyle mahkemelik. Tüm bunların nedeni alım güçlerindeki inanılmaz düşüş!
Ekonomideki bu çöküş zaten var olan hoşnutsuzluğu daha da arttırdı. Hoşnutsuzluğa karşı, siyasi ve hukuki baskı uygulanıyor. Erdoğan’a hakaret ettikleri gerekçesiyle yaklaşık 200 bin kişinin mahkemeye çağrılmış durumda. Ekim 2022 başında yanıltıcı bilgilerin yayılmasını suç sayan bir yasa tasarısını meclisten geçirildi. Yasa, medyayı ve gazetecileri cezalandırmayı kolaylaştırdı. Ve her hafta Kürt milliyetçileri, Gülen’in destekçileri ve sol kesimden onlarca kişi tutuklanıyor. Erdoğan rejimi, her türlü muhalefeti varoluşsal bir tehdit olarak görüyor.
Baskı ve polisiye tedbirler Avrupa’ya da yayıldı. Erdoğan, iktidarına zarar verebilecek kişileri izlemek ve kontrol etmek için Avrupa çapında bir bilgi ağı, istihbarat ajanları ve hatta tetikçileri var.
Erdoğan’ın partisi AKP anketlerde istikrarlı bir şekilde düşüyor. Son verilere göre, Kasım ayı sonunda, %36,3’lük bir oy oranı kaldı.
Muhalefete göre İstanbul’daki son saldırı, Haziran 2023’te yapılacak seçimleri kaybedeceğini tüm anketlerde gören Erdoğan hükümeti tarafından düzenlendi. Hükümetin 2015 ve 2016 yıllarında da seçimleri kazanabilmek için bu tür manevralar yaptığını hatırlayalım.
Erdoğan’ın iktidarının çürümesi sadece kendi seçmen kitlesine değil, tüm topluma, özellikle gençlere yansımakta. Anketler, gençlerin %70’inden fazlasının ülkeyi terk etmek istediğini, çünkü Türkiye’de kendileri için bir gelecek görmediklerini ortaya koyuyor.
Parlamento’daki oturumlar, gerçeküstü bir hal almaya başladı. Örneğin İçişleri Bakanı, İstanbul Belediye Başkanına aptal dedi. Başka bir milletvekiline terörist dedi. Sol görüşlü bir milletvekili, İçişleri Bakanı’na mafya babalarıyla birlikte görüldüğü ve "Hapiste çürüyeceksiniz" vb. ifadelerin yer aldığı fotoğraflar hakkında soru yöneltti.
Toplumdaki bozulma uyuşturucu kullanımının yaygınlaşmasıyla kendini göstermekte olup, uyuşturucu kullanımının 10 yaşındaki çocuklara kadar ulaştığı bildirilmekte. Uyuşturucu kıskacı her alanda görülmekte ve dahası Türkiye küresel mafyanın karargâhı haline gelmekte. Kırmızı listede aranan en büyük Sırp mafya babasının ve önemli bir İtalyan mafya babasının birkaç yıldır Türkiye’de olduğu öğrenildi!
Öte yandan Erdoğan, cumhurbaşkanlığı, başbakanlık ve ordu başkanlığının yanı sıra önemli bir ekonomi politikası belirleyicisi rolünü de üstlenerek hiper cumhurbaşkanı haline geldi.
İşçi sınıfı tarafında hoşnutsuzluk daha ziyade orta ölçekli şirketlerde, özellikle tekstilde küçük grevlerle kendini gösteriyor. Elbette büyük şirketlerde, özellikle metal sektöründe protestolar oluyor ama şu an için büyük grevler yok. Çok kısa bir süre önce, 28 Kasım’da, Bursa’daki 4.500 kişilik bir tekstil fabrikası olan Yaşar Tekstil, önerilen %5’lik ücret artışını reddetmek için greve gitti. İki gün sonra %42’lik bir maaş zammı aldılar.
Hükümet ve patronlar büyük şirketlerde neler olup bittiğini yakından takip ediyor. Önümüzdeki haftalarda bu taraftan tepkiler gelmesi ihtimal dışı değil ve elbette umudumuz da bu yönde. (30.12.22)