ABD : Obama’nın zaferi ve Bush kampının yenilgisi; Burjuvazinin çıkarları korundu, emekçilerinki ise hala savunulmayı bekliyor
Barack Obama’nın ABD’nin 44’üncü başkanı olarak tanınması için, sandıkların açılması ve oyların sayılmasını beklemek gerekmedi. ABD cumhurbaşkanlığı seçimleri iki aşamalı yapıldığı için, kendisini 15 Aralıkta seçen oy sayısı ve aynı zamanda oy oranı ile de zaferi çok netti. Katılım oranı yüksekti ve demokratlar hem Millet Meclisi’nde, hem de ve Senato’da konumlarını güçlendirdi.
Yorumcuların çoğu, oy verenlerin 3/4’ü beyaz olduğu halde siyah bir cumhurbaşkanının seçilmesine şaşırdı ancak Obama’nın zaferi ABD’de ırkçılığın, siyahlara karşı yapılan ayrımcılığın ortadan kalktığı anlamına gelmiyor. Seçim, basın bu konuları sürekli olarak ön plana çıkarsa da, bu sorunlar üzerinde yapılmadı.
Obama’nın zaferini Bush hazırladı. 2004’den bu yana değişen, Bush ve hükümetinin güçlü reddi oldu. Mali kriz ve hükümetin spekülatörlerin yardımına koşma biçimiyle bunu arttırdı. Anketler ancak Eylül’de mali krizin patlak vermesinden sonra, seçmenlerin Bush ve cumhuriyetçilerin adaydan, Obama’dan yana döndüğünü gösteriyor.
Obama o zamana kadar, sıradan seçmenler üzerinde etkili olmakta zorlanıyordu. Bunda ırkçılığın payı olsa da temel neden onları ilgilendiren sorunlardan söz etmemesi ve sorunlara hiçbir açık çözüm önermemesiydi. Emekçilerin kendilerini özdeşleştiremeyeceği başka bir sosyal çevreyi temsil ediyordu. Obama, burjuva dünyasına öylesine iyi entegre olmuş, girmişti ki, seçim kampanyasının başında, siyahların gözünde bile bir beyaz gibi algılandığını da hatırlayalım.
2004 yılında demokrat aday oyların yüzde 41’ini alırken, Obama beyaz oyların yüzde 44’ünü aldı. Ayrıca geçtiğimiz Eylül ayında, büyük bankaları kurtarmak için yeniden para yatırma planına karşı çok sayıdaki cumhuriyetçi milletvekilini rahatsız eden ve daha ilk aşamada planı tepetaklak eden cumhuriyetçi seçmenler de dahil, genel kızgınlığa hoşnutsuzluğa tanık olundu. Obama krizin kurbanlarına karşı, yükümlülükler üstlendi ve seçmenlerin ruh halini aniden değiştiren mevcut durumun kendisi oldu.
Obama, geçtiğimiz Haziran ayında ön seçimleri kazandığında emekçilere herhangi bir konuda söz vermekten sakındı. Büyük burjuvaziye, sorumlu bir politikacı olduğunu göstermek için var gücüyle uğraştı. Hillary Clinton’a karşı yürüttüğü kampanya sırasında yaptığı, özellikle Irak’taki savaşı durdurma ve Amerikan birliklerini geri çekme gibi sınırlı açıklamalarını yeniden ele alıp geri adım attı. Afganistan’daki savaşı yoğunlaştırmak, hatta Pakistan’a kadar yaymaktan yana olduğunu söyledi. Aslında Amerika’nın dış politikasını devam ettirme yükümlülüğünü üstlendi. Hatta, Bush’un Savunma Bakanını, kendisine Savunma Bakanı olarak alması söz konusu.
Mali krizle ilgili olarak, Bush-Paulson’un ortak planı olan bankalara 700 milyar dolarlık yardımı destekledi. Birkaç hafta önce, durumun ona, yapmayı öngördüklerini yapmasına izin vermeyeceğini açıklayarak, halka verdiği çok az sözü de tekrar geri aldı.
Büyük burjuvazi daha seçimden önce adayını seçmişti. Obama, McCain’in kendi seçim kampanyası için topladığının iki buçuk katı kadar para topladı. Yardımlar Eylül ayında hızlandı ve Obama bütün rekorları kırarak 155 milyon dolar topladı. Obama’nın, temel olarak Wall Street’in büyük mali kuruluşlardan ve diğer iş kollarından da destek alması çok dikkat çekici. Burjuvazinin bu seçimi yapması, emekçiler için giderek zorlaşan bir dönemde, Obama ve demokratların, halka daha fazla fedakârlık yapmayı kabul ettirmemelerini ümit etmesindendir.
Yani, seçim akşamı patlak veren sevince rağmen Obama’nın açıkladığı gibi «ABD’de her şey olanaklıdır»: Orada siyah demokrat bir başkanının, beyaz cumhuriyetçi başkanının sağ çizgisinde bir politika yürüttüğü görülebilir.
Bush’dan kurtulmak veya uzun zamandan beri maruz kaldıkları aşağılamanın öcünü almak için Obama’ya oy veren emekçilerin, Obama’nın onlara getirecekleri konusunda fazla yanılgıya kapılmamalarını, kendilerine dayatılmak istenen ek fedakârlıkları reddetmelerini ve burjuvaziyi kendilerinin yol açtığı krizin maliyetini ödemeye mecbur ederek, kendilerini savunmaya temenni ederiz. LO (7.11.2008)