Şeker işçilerinin mücadeleden başka yolu yok
Devlete ait 25 şeker fabrikasının 14’ünü özelleştirme çalışmasının başlaması, muhalefetin karşı çıkma siyaseti nedeniyle tartışma konusu oldu.
Şeker fabrikalarında 5.778 kadrolu, 2.750 geçici 10 bin taşeron olmak üzere toplam 18 bin işçi çalışıyor. Özelleştirme kararı her şeyden önce, bu işçileri ve ailelerini etkileyecek. İşçilerin kadrolu, geçici veya taşeron olarak sahip oldukları haklar, özele geçtikleri an neredeyse sıfırlanacak.
Ayrıca, şeker pancarı üreticisi köylüler, nakliyeciler, diğer yan çalışanlar ve bu fabrikaların dışında hiçbir sanayinin olmadığı ilçelerin esnafı düşünüldüğünde 1.5 milyon kişinin olumsuz etkileneceği belirtiliyor.
Bu fabrikalarda örgütlü olan Şeker-İş sendikası, tıpkı CHP gibi, şeker üretiminden, milli gelirden, nişastalı şekerin zararlarından bahsediyor. Sendika, imza kampanyası düzenledi, imzalar, en büyük özelleştirmeci Erdoğan’a gönderilecek, ricacı olunacak. Kılıçdaroğlu ise “yerli ve milli” lafını dilinden düşürmeyen Erdoğan’ı, milliyetçilik temelinde eleştiriyor. İşçi sınıfına, işçilerin haklarına hiç vurgu yapılmıyor. Hep kişiler çerçevesinde veya milliyetçi laf kalabalığı var.
Et Balık kurumunun, SEK’in özelleştirilmesi hatırlatılıp, bu alandaki üretimin gerilediği, fiyatların yükseldiği, bir süre sonra fabrikaların kapatılıp yerlerine AVM yapıldığı açıklanıyor. Örnekler gösterilerek, iktidarın özelleştirmeden vazgeçmesi bekleniyor. Oysa tüm anlatılanları, iktidar çevreleri çok iyi biliyor, zaten özelleştirme de bunlar olsun diye yapılıyor. Özel sermayeye yeni kâr ve sömürü alanı açılsın; işçiler daha düşük ücretle daha fazla çalışsın, yeni pazar olanakları yaratılsın, emperyalist tekeller pazar paylarını artırsın diye yapılıyor.
Tüm bunları bilerek yapan siyasetçilerden medet ummak boşuna; şeker işçileri, kendilerini onlara yönlendiren sendika bürokratlarından da bir şey beklememeli. (01.03.18)