Sinif Mucadelesi

Nelson Mandela ırkçılığa karşı mücadelenin sembolü ve Güney Afrika burjuvazisinin geçiş aleti

Salı 9 Temmuz 2013

Afrika Ulusal Kongresi’nin (ANC) eski önderi ve 1994-1999 yılları arasında Cumhurbaşkanı olan Mandela çok ağır hasta. Mandela birçok kişi için Güney Afrika nüfusunun büyük bir çoğunluğunu oluşturan siyah kitlelerin azınlıktaki beyaz burjuvazinin hakimiyetine karşı yapılan 40 yıllık mücadelenin sembolü.

Sadece beyazlardan (Afrikaner) oluşan Ulusal Parti’nin 1948’deki seçim zaferinden sonra oluşturulan Irk ayırımcı rejimi (Aparteit) şiddet ve ötekileştirmeye dayanıyordu ve bütün ekonomik zenginlikleri tekelinde bulundurduğu beyazların, ülkenin yoksulları ve emekçileri olan siyahları iktidardan uzak tutmayı amaçlıyordu.

Siyah ve melezler, 40 yıl boyunca bantustan denen kapalı alanlarda ve kent varoşlarındaki gettolarda (gecekondu bölgeleri) esir kamplarını andıran yerlerde kalmak ve beyazların olduğu bölgelere girip çalışabilmek için özel bir kimlik taşımak zorundaydılar. 40 yıl boyunca bu kitlelere karşı baskı, hor görme, cop darbeleri, hapis cezaları ve işkence hükümet yöntemi olarak uygulandı.

Bu yasal baskı ve kabul edilemez ayrımcılığa karşı isyanlar hiç durmadı. Okula giden gençler, 1976 yılında Soveto’da baskı güçlerine karşı ayaklandı. Ardından 1984 ile 1986 yılları arasında madenciler çok büyük mücadele ve grevlerle baskılara karşı koydular.

İktidar, durum o kadar tehlikeli olmaya başladığı için uyguladığı şiddetli baskıların yeterli olamayacağını görerek aparteit karşıtı muhalefet ile görüşmeler başlattı. Amaç görüşme yoluyla bir çözüm bulmaktı. Çünkü isyanlar, grevler bütün kitlelerin, özellikle de işçi sınıfının, sınıf olarak katıldığı devasa bir isyana dönüşüp burjuvazinin ve ortakları emperyalist güçlerin sömürü yoluyla elde ettikleri devasa zenginliklere son verebilirdi.

İşte bu görüşmeler yoluyla bulunan çözüm ANC ve önderleri ve Mandela ile beyazların ırkçı ulusal partisi arasında gerçekleşti. Uzun yıllar boyunca aparteit karşıtı güçlerin ve işçi sınıfının mücadelesi ile isyanına önderlik etmiş olan yurtsever siyahlar partisi artık “ılımlı” bir siyaset uygulayarak kitleleri iktidardan uzak tuttu. İktidar önce belirli ırkçı yasalara son verdi ve Mart 1990’da ANC ile resmen görüşmeleri başlattı. Haziran 1991 ‘de ise aparteit rejimi resmen yürürlükten kaldırıldı.

Sonuç itibarıyla Güney Afrika burjuvazisi, siyah kitlelerin isyanını göz önünde bulundurarak temel çıkar ve hakimiyetini koruyabildi. 1992 yılında beyaz Başkan Klerk’in beyaz nüfus arasında tertiplediği referandumda aldığı karalar yüzde 69’luk bir çoğunlukla onaylandı. Dünya burjuvazisi ise Mandela’ya teşekkür etmek için ona ve Klerk’e Nobel barış ödülünü verdi. Nisan 1994 seçimleriyle de Mandela Başkan seçildi. Ardından ANC ve milliyetçi Zulu partisi bir koalisyon hükümeti oluşturdu.

Ancak yoksulluk ortadan kalkmadı. Afrika’nın en zengin ülkesi olan Güney Afrika’da siyah küçük ve büyük burjuvazisi için yeterli bir alan vardı. Mandela ve ANC yöneticileri burjuva devleti ile işbirliği yapıp ayrıcalıklı siyahların yüksek mevkilere gelmesini ve zenginleşmesini sağladılar. Ama aynı şey yoksul kitlelerin çoğunluğunu oluşturan siyahlar için geçerli değil. Onlar fiili bir aparteit yaşıyorlar. Ve yeni devletin de baş düşmanı hakkını arayan emekçiler olmaya devam ediyor.

En son Ağustos 2012 madenciler grevinde 32 madenci patronların kârını koruyan siyah polisler tarafından öldürüldü. Ardından ANC üyesi siyah bakanlar, polisi savundu ve madencileri mahkum etti. Maalesef Mandela ve ANC aparteite son vermiş olsalar da renk değiştiren sömürünün devam etmesine katkıda bulunuyorlar.


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Arşiv  Site yaşamını izle Arşiv 2013  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı : 181 - 5 Temmuz 2013  Site yaşamını izle Güncel… Güncel… Güncel…   ?