Sinif Mucadelesi

Bu düzende demokrasi bu kadar!

Pazartesi 16 Haziran 2008

CHP-AKP ve Vakit gazetesi arasındaki "dinleme" tartışması, devletin gerçek yüzünü bir kez daha gösterdi.

Tartışmanın uzaması, geçmişte MİT’in bu gün ise polisin bu yılın başından itibaren, bir yargıcın verdiği ve üç ayda bir uzatılan bir mahkeme kararıyla, telefonlar aracılığıyla istediği herkesi dinlediği, internet üzerinden takip ettiği ortaya çıktı. Hükümet üyeleri, bazı çetelerin, suçluların yakalanmasını gerekçe göstererek, dinlemeyi savundu. Kısa bir süre önce yasalarda yapılan değişiklikle, polisin, daha önce kısıtlanan bu alandaki yetkileri arttırılmıştı. Öte yandan, dinleme kayıtları, yasalara göre mahkemede delil olarak kabul edilmiyor. Ama zaten polis, bunun için dinlemiyor.

Tüm devlet kurumları gibi polis de çıkar çekişmelerinden nasibini alıyor ve içinde farklı güçlerin uzantılarını barındırıyor. Son olayda olduğu gibi, polisin elindeki bilgiler karşı tarafı zarar vermek için kullanılıyor.

Bu durum, hangi siyasi parti hükümete gelirse gelsin, böyle devam ediyor. Demokrasi meraklısı, kişi hakları, müslüman hakları savunucusu AKP hükümetinin de aynı kanalları sürdürmesi ve kullanması şaşırtıcı değil.

Yargıtay’ın "dinleme", ardından da Anayasa Mahkemesi’nin "türban" düzenlemesini iptal etmesi, kulaktan kulağa dillendirilen bir iddiayı yeniden öne çıkardı.

Kendini cumhuriyetin ve laikliğin koruyucu olarak ilan eden CHP tarafından ileri sürülen bu adeta "gizli" iddia, yüksek yargıçların AKP’ye "geçit vermeyeceği" yönünde.

Daha önce aynı görüş ordu ile ilgili olarak ileri sürülüyordu. Ancak, "laikliğin bekçisi" generallerin Irak’a askeri operasyondan sonra ağızlarını açmamaları, yeni bir korucu arama zorunluluğunu getirdi.

Elbette, bu üst düzey bürokratların yerine AKP kendi adamlarını yerleştirir ya da onları da susturursa ne olacak, söylenmiyor.

CHP, bu yolla kitlelere, "sizin bir şey yapmanıza gerek yok, yapanlar var" mesajı veriyor. Böylece kitleleri sadece kendilerinin çözebileceği sorunlar karşısında pasif ve örgütsüz bırakıyor. Demokratik olmayan yasalardan zarar gören başta işçi sınıfı olmak üzere, tüm emekçilerin mücadelesi olmadan yasaların, uygulamaların demokratikleşmesi mümkün değil.

Bu yargıçlar, özelleştirme kararlarını, SSK yasasını onaylayan, işçileri, Kürtleri, yoksulları hep haksız bulan kokuşmuş hukuk sisteminin tepesindekilerdir. Sözde demokrasiyi, gericiliğe karşı laikliği savunun hukukçuların üstünde durduğu zemin, darbeci generallerin hazırlattığı gerici 12 Eylül Anayasasıdır.

Siyasi partiler, devletin de olanaklarını kullanarak, bütün gün medya üzerinden birbirlerine karşı hakarete varan tartışmalarla gün geçiriyor. Ancak milyonlarca insan gerçek sorunlarla boğuşuyor. Susuzluk, kuraklık, zamlar, hatta kene ısırmasından bu yıl 19 kişi öldü, ne gam! Politikacılar, birbirlerinin kirli çamaşırlarıyla meşgul.

Siyasi partiler arasındaki çekişme, aslında yüzeyde. Temel konulara gelince, birbirleriyle çok iyi anlaşıyorlar. Polisin yetkilerini genişleten, işçilerin haklarını kısıtlayan yasalarda hemfikir olmaları gibi.

Çünkü mevcut siyasi partiler, bu düzenin sürmesini istiyor. Onların istediği demokrasi, AKP’nin yaptığı gibi sadece "kendileri" ile sınırlı, emekçilere düşman.

Milyonlar için gerçek demokrasi, ancak buna gerçekten ihtiyaç duyan emekçilerin mücadelesi ile mümkün. (06.06.08)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Arşiv  Site yaşamını izle Arşiv 2008  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı : 120 - 6 Haziran 2008  Site yaşamını izle Siyasetin Gündemi   ?