Sinif Mucadelesi
Küresel ısınma üzerine Doha konferansı

Büyük güçler adeta dalga geçiyor

Cuma 8 Şubat 2013

On beş günlük bir görüşmeden sonra, iklimin ısınması ile ilgili konferans 8 Aralık’ta, son dakikada yapılan anlaşma (aslında anlaşamama denilebilir) ile sonuçlandı.

Katar’ın Doha şehrinde yapılan bu konferans 190 ülkenin temsilcisini bir araya getirdi. Sanayi kirliliğine yol açan ABD, Kanada, Rusya, iklim ısınması sebebiyle doğrudan tehdit altındaki yoksul ülkeler ile karşı karşıya kaldı. Ve alışıldığı gibi büyük güçler, kendi kurallarını dayattılar. Dayattıkları kurallar iklimsel kaygılardan değil kendi çıkarlarıydı.

Uzmanlar, sanayinin iklim üzerindeki etkisinden ötürü kaygılanmakta haklılar. Gaz salımının, ormansızlaştırmanın ve çeşitli kirliliğin, gezegenin ısınmasını etkilemeye devam edeceğini düşünüyorlar. Buzların, deniz buzullarının erimesi ile deniz seviyesinin artması; kuraklığın, su taşkınlarının, yaz aylarındaki aşırı sıcakların, tayfunların, kasırgaların da artmasına sebep oluyor.

Yeryüzündeki gaz salımı -birincil olarak da karbon kökenli gazların- azaltılarak, sanayiye ve tarımsal sanayiye bağlı kirliliğin, düşürülmesi gerekmektedir. Anlaşmalar bu yönde, tıpkı 1997 yılında Japonya’nın Kyoto kentinde olduğu gibi sonuçlandı.

Kyoto protokolü de 2005 yılında yürürlüğe girmişti ama dünyanın en fazla gaz salımı yapan ülke, ABD onaylamamıştı. Gaz salımını azaltmak için kabul edilen sistem, gaz salımı için kota koymayı yani “kirletme hakkı”nı öngörüyor ve bu “kirletme hakkı” kazançlı bir pazar. Üstelik Kyoto protokolü çevresinde yapılan yıllık toplantılara rağmen gaz salımının azalıp azalmadığını bilmek, gerçekten zor. Bunun dışında kirlilik azaltılırken ekonomik kriz de tarafların arasını açıyor ama sanayiciler tarafından alınan önlemler sayesinde değil, üretimin azaltılması yüzünden.

Problemlerden bir tanesi de “sıcak hava” yani 13 milyar tonluk karbondioksit gazına denk gelen yani kullanılamayacak kadar fazla “kirletme izni”. Bu fazlalık, özellikle Rusya, Ukrayna ve Polonya’nın elinde. Ancak gaz fazlasını elinde tutan bu ülkeler, haklarının iptal edilmesini reddediyorlar. Çünkü bu fazla gaz, onlar için milyar dolarlık rezerv anlamına geliyor.

İmzalanan anlaşma, tam anlamıyla 2012 yılının sonunda sona eren Kyoto protokolünün devamı niteliğinde. Avrupa Birliği, Avustralya ve birkaç ülke bir kez daha gaz salımını bugünden başlayarak 2020’ye kadar düşürüleceğinin sözünü verdiler. Ancak sözü geçen ülkelerin hepsi, mevcut gaz salımının yalnızca %15’ini yapıyor. Başka bir değişle, bu ülkeler bu sözlerini tutsalar bile, tamamen sembolik kalacak.

Aslında bu tartışmalarda iklim konuşulmuyor. Zengin devletler kendi sanayilerine pahalı, masraflı kurallar dayatmak istemiyorlar. Bu zengin ülkeler aynı zamanda yoksul ülkelere gerekli yardımların yapılmasını da reddediyorlar.

2010’dan 2012’ye kadar, yardımlar yıllık olarak 10 milyar dolar arttırıldı. Bu ülkeler, 2020’ye kadar 100 milyar dolar ödeme hedefiyle 2015’e kadar 20 milyar dolar ödemeyi öngörüyorlar. Bu rakamlar büyük güçlerin bütçeleri için çok küçük bir meblağ. Karşılaştırma yapacak olursak; 2010 yılında Fransa, yatırımcılara 172 milyar dolar tutarında vergi muafiyeti sağladı. Her devlet sadece kendi burjuvazisi için cömertlik gösteriyor. Bugünse krizi bahane ederek cimrilik yapabiliyorlar.

Büyük devletlerin kirliliği ile mücadele etmeden küresel ısınma ile etkili bir şekilde mücadele edilemez.


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Arşiv  Site yaşamını izle Arşiv 2013  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı : 176 - 1 Şubat 2013  Site yaşamını izle Güncel… Güncel… Güncel…   ?