Sinif Mucadelesi
Mücadele eden işçiler işten atıldı

Demokrasi, sendikal haklar, özgürlük, Hiç biri patronların umurunda değil, İşçi mücadele ile hak alır

Pazartesi 17 Aralık 2012

Bursa’da Renault fabrikasının 22 işçisi, sendika değiştirmek istedikleri için işten atıldı. Hükümetin bir türlü çıkarmadığı sendikalar yasası nedeniyle sözleşmeleri aylardır gecikmişti. İşyerinde örgütlü olan Türk-İş’e bağlı Türk-Metal sendikası, sözleşmede düşük zam önerince 1.500’ü aşkın işçi, fabrikada üretimi durdurup eylem yapıp daha yüksek zam alabileceğini söyleyen DİSK’e bağlı Birleşik-Metal-İş’e geçmek istediler. Komşu metal fabrikalarından da eyleme destek geldi. İşçiler, bu mücadelenin ardından işten atıldı.

Hükümetin bilerek 12 Eylül tarihine denk getirdiği ve güya darbe yasalarını silecek olan Anayasa referandumunda, bir işyerinde çalışan işçinin istediği sendikaya üye olabilmesi, bir işyerinde birden fazla sendika olması, anayasal bir hak olarak kabul edildi. Ancak sıra bu hakkı kullanmaya gelince özellikle de işçiler kullanmak isteyince durum hemen değişiyor.

Cemaatler, tarikatlar, kuran kursları, patronların sömürü özgürlüğü için koşuşturan hükümet, işçilerin haklarına sıra gelince yok oluyor.

Üstelik anayasal hak olarak tanınan, sendika seçme ve üye olma hakkı, yeni çıkarılan sendikalar yasası ile aynen eskisi gibi sınırlandırıldı. İşçi, patronu işten atmaz da başka sendikaya üye olsa bile işyerinde sadece en çok üyesi olan sendikanın sözleşme yapabilmesi değiştirilmedi.

Sözleşme yapamayacaksa, hak alamayacaksa, sendika ne işe yarar? İşte böyle, işçi sınıfına verilen özgürlük, boş laftan öteye geçmiyor, işçiler için aynı baskıcı koşullar devam ediyor. Fabrikalara, inşaatlara, madenlere, üretim yerlerine demokrasi gelmedi. Ne iş yerinde ölümlerin sonu geldi, ne uzun çalışma saatlerinin. İşçiler mücadele etmedikçe de gelmeyecek.

Başbakan arada bir patronlarla kavga etse de onların sözünden, çıkarlarını korumaktan bir santim şaşmıyor. Patronlar, bu nedenle onu yerinde tutuyorlar.

İşçilerin iyi bir ücret talebi, yaşamları için gerekli. Ama patron için bu işçinin elinin kendi cebine uzanması, fabrikanın yönetimine, paranın nereye gideceğine karar verilmesine karışılması demek. Fabrikada işçilerin emeğiyle üretilen zenginliği kendisinin sayan patronlar, bu nedenle ücret konusunda çok acımasızlar.

Üstelik Renault şirketi, hele Türkiye’deki kısmı, müthiş kâr ediyor. Gazeteler, Renault şirketinin bünyesindeki farklı marka ve modellerdeki araçların satış rekorlarını yazıyor.

Örneğin Ocak-Ekim arasında, 68 bin adetten fazla Renault satılarak, en çok satılan dördüncü araç türü olmuş. Türkiye’de üretim o kadar kârlı ki, Fransa’daki genel merkez, geçtiğimiz aylarda, Avrupa’daki üretimin bir kısmını Bursa’ya kaydırma kararı almıştı.

Avrupa’daki krize rağmen, hem şirket genel merkezi hem de Türkiye kısmı, kâr etmeye devam ediyor. Avrupa’daki fabrikaları, işçi ücretleri daha yüksek olduğu için Türkiye’ye kaydırarak, ama fiyatları değiştirmeden, daha fazla kâr etmeyi planlıyorlar.

Buna rağmen, zaten aylardır geciken işçinin ücretini düşük tutmak için işçi atmaktan çekinmiyorlar. Patronların fabrikalardaki saltanatında en ufak bir değişiklik yok. İşçileri, makineleri gibi gören bu patronlar düzeni sürdükçe, demokrasi, özgürlük, patronlar için var işçiler için ise boş laftan öteye geçmiyor. İşçinin sadece hak almak için değil, var olan haklarını kullanmak için bile Renault işçileri gibi mücadele etmesi gerekiyor. (30.11.2012)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Arşiv  Site yaşamını izle Arşiv 2012  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı : 174 - 1 Aralık 2012  Site yaşamını izle Başyazı   ?