Sinif Mucadelesi
Mısır

Protesto gösterilerinin şiddetle bastırılmasından sonra

Perşembe 8 Aralık 2011

Geçtiğimiz şubat ayında Mübarek’in iktidardan düşürülmesinden beri Mısır’ın başında bulunan Silahlı Kuvvetler Yüksek Konseyi’nin generalleri Kahire, İskenderiye ve Mısır’ın diğer kentlerindeki protesto gösterilerini, 30 ölü ve yaklaşık 2 bin yaralı pahasına, şiddetle bastırdıktan sonra, öfkeyi sakinleştirmeye çalışıyorlar.

Askeri Şura başkanı Mareşal Hüseyin Tantavi, 22 Kasım’da protesto göstericilerini ve onları destekleyen kitlelerin bir kısmını yatıştıracağı düşünülen ilan ve bildirileri arttırdı. Böylece İsam Şeref hükümetinin istifasını kabul ettiğini ama aynı zamanda 28 Kasım’daki milletvekili seçiminin öngörüldüğü tarihte yapılacağını, 2012’de de cumhurbaşkanlığı seçiminin düzenleneceğini ilan etti. Hatta istendiği taktirde bir referandumla “iktidarı bırakmaya hazır olduğunu” söyledi.

Birkaç günden bu yana binlerce kararlı protestocu “Tantavi defol!” sloganıyla konseyin gitmesini istiyordu. Gerçekten de, kitleler, Mübarek’in iktidarı terk etmek zorunda kalmasından yani 9 aydan beri, hiçbir değişiklik görmedi. Genel Kurmaylığın başında hala Tantavi var. Tantavi geçmişte de Mübarek’in özel koruma birimlerinin başkanı aynı zamanda da Savunma Bakanıydı. Şubat ayında söz verilen “demokratik geçiş” aslında onlarca yıldır olduğu gibi iktidarı orduya bırakmaktan ibaretti.

Mısır ordusu, kendi çıkarlarını koruyan, devlete hizmet eden ve sanayiye yatırım yapan bir güç. Ordu, her şeyden önce, kitlelerin büyük bir bölümünün yoğun bir sefalet içinde yaşadığı bu ülkede, zenginliklerin aç gözlü kapitalist gruplar tarafından talan edilmesine olanak sunuyor ve aynı zamanda da milyonlarca işçinin ve yoksul köylünün emeğiyle oluşan kârı cebine indiren emperyalist ülkelerin “yatırımcılarının” çıkarlarını koruyor. Bütün bu vurgunu yapan fırsatçıların ülkede denetimi sağlamak için açık ya da gizli diktatörlüklere ihtiyacı var. Ordu bu diktatörlüğün omurgasını oluşturuyor ve burjuvazinin istediği istikrarı garanti altına alıyor.

Ordunun şefleri geçen şubat ayında emperyalist dostlarının tavsiyeleriyle Mübarek’i bırakarak kitlelerin karşı çıktığı rejimle işbirliği içinde olma görünümünden kaçındılar. Hatta orduyu kitlelerin koruyucusu olarak sunmayı başardılar. Ancak bu maske, kitlelerin maruz kaldığı sefaletin hızla artması sonucu yavaş yavaş düştü. Göze batan adaletsizlikler kentlerdeki ve kırlardaki milyonlarca insanın sefaleti, tüm bunlar iktidardaki kliğin umurunda değil.

Mübarek’ten sonra, kitleler hayal kırıklığına uğradı. Polisin, gizli servislerin ve ordunun davranışları değişmedi. Keyfice yapılan tutuklamalar, askeri mahkemelere başvurulması, (9 ayda muhaliflere karşı 12 bin dava açıldı) protesto gösterilerinin bastırılması, Tahrir Meydanı’nda gösteri yapan gençlerin tanıklık ettikleri gibi hiçbir şeyin değişmediğini aksine daha da kötüleştiğini gösteriyor. Kilisenin yakılması ve Kıpti göstericilerin şiddetle bastırılması gibi kitlelerin bir bölümünü diğer bölümüne karşı kışkırtma siyaseti de sürüyor.

Son günlerde kendini ifade etme fırsatı bulan muhalefetin gerçek gücü, büyüklüğü ve Tahrir Meydanı’ndaki protestocular arasında hangi ölçülerde kabul gördüğü bilinmiyor. Ancak hoşnutsuzluklar az çok değişikliğin garantisi olarak görülen orduyu hedef alarak patlak verdi. Göstericiler arasında hükümetin çeşitli açıklamalarından (örneğin dinci olmayan bir devlete doğru gelişimi çağrıştıran “Selmi belgesi” gibi) hoşnut olmayan aşırı dinci köktenci partiler kadar kendilerini devrimci diye nitelendiren gençler bir arada varlar.

Genel Kurmay heyetinin hoşnutsuzlukları susturmayı sağlayacak yeni bir iktidar oluşturmaktan uzak olduğu kesin. Ancak daha önce Mübarek’e “defol” diyen kitlelerin Tantavi’ye de istemediği ortada.

Oysa emekçiler, köylüler ve Mısır’ın bütün diğer yoksul kitleleri, iktidardaki ordunun ve mülk sahibi sınıfın ayrıcalıklarını korumaya çalışan bu devlet mekanizması karşısında, kendi yaşamsal gereksinimlerini sadece gerçekten ezilenler sınıfını temsil eden ve ülkenin zenginlikleri üzerinde tam denetim sağlayacakları bir iktidar kurarak elde edebilirler.

Belki de özellikle de işçi sınıfı için bugünkü mücadeleler böyle bir yolu açabilir. LO (28.11.11)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Arşiv  Site yaşamını izle Arşiv 2011  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı : 162 - 2 Aralık 2011  Site yaşamını izle Uluslararası Gündem   ?