Sinif Mucadelesi
11 Eylül 2001

Dünya Ticaret Merkezi’ni yapılan intihar saldırının ardından

Perşembe 13 Ekim 2011

11 Eylül 2001’de ölmeye hazır insanların gasp ettikleri iki uçak, New York’un merkezinde bulunan ikiz kuleleri ortasından vurup 3 bin kişinin ölümüne yol açmıştı. Bir üçüncü uçak Pentagon’un bir kanadını vurmuştu. Bu suikast eylemlerinin görüntüleri, bütün dünya televizyon kanallarında uzun uzun gösterildi. ABD’ye, dünyadaki büyük güce meydan okuyan cesaretteki saldırı, ABD halkı başta olmak üzere bütün dünya halklarının gözünde bir şok etkisi yarattı.

Bu iğrenç suikast eylemi, dünyaya hakim olan emperyalist güçlerin en büyüğü olan ABD emperyalizminin ne kadar kırılgan olduğunu göstermiş olmasına rağmen, son tahlilde onu zayıflatmadığı gibi daha da güçlendirdi.

Çünkü Bush hükümeti ve ABD patronları, suikastın yol açtığı tepkileri kullanıp “terörizme karşı savaş iddialarıyla” kitleleri peşlerine takıp büyük kemer sıkma poltikalarını ve yeni askeri maceraları dayattılar.

Kamuoyunun şartlandırılması

Bush hükümeti bu eylemleri fırsat bilerek, suikastlarda öldürülenlerin “intikamını almak” bahanesiyle, tepki eylemleri yapılması çağrısında bulundu. Bush’un kendi deyimiyle “farklı bir savaş olan” terörizme karşı sürekli ve sonuçları hemen görülemeyecek bir savaş başladı.

Ardından aylarca süren, uyuyan terörist birimlerin imha edildiği, planlanan suikast eylemlerinin önceden tespit edildikleri, sarı, turuncu, kızıl renkleri ile anılan bir sürü alarm haberi ile kamuoyu meşgul edilip bir korku havası yaratıldı. Ardından, tüm halkı çok dikkatlı olmaya çağırıp, tuhaf davranan veya tuhaf konuşanları anında FBI’ya ihbar etme teşvikleri geldi.

Medyanın da büyük katkılarıyla devasa, şövenist (aşırı milliyetçi) bir kampanya yürütüldü. Hükümet ve devlet yetkilileri her tarafı ABD bayraklarıyla donattı, herkesin evlerini, arabalarını ABD bayraklarıyla donatmaları istendi. Yabancılar, özellikle de Ortadoğu kökenli olanlar günah keçisi yapılarak, halkın intikam duygularına hedef olarak gösterildi.

Bush, suikast eylemlerinin yarattığı duygu ve güvensizlik hislerini kullanıp intikam alma eylemlerinin en büyük lideri olup, halkın peşinden gitmesi gerektiğini, çünkü ülkeyi koruyabilecek tek kişi olduğu iddialarında bulundu. Bush, iyice yıpranmış olan prestijini tazelemek için büyük bir fırsat yakalamıştı.

Bu fırsatla devlet aygıtı güçlendirildi

Saldırıların ardından bir hafta bile geçmeden ABD Kongresi, polis ve FBI baskısını arttırmak amaçlı 350 sayfalık yeni bir projeyi onaylamak için toplandı. Bu “ABD Vatansever Eylemi”ydi (USA Patriot Act). Bu proje belli ki daha önceden hazırlanmıştı ve yürürlüğe konulması için fırsat bekleniyordu. Bu vesileyle baskıcı onlarca yasa, kanun hükmünde kararname, uygulama yürürlüğe girdi. Devlet aygıtı, Joseph McCarthy döneminde yürürlüğe koyduğu ve sonraları 1960’lı ve 1970’li yıllarında sivil haklar hareketi, siyahların isyanı ve Vietnam savaşı karşıtı hareket ile yürürlükten kaldırılmış olan özel yetkilerin neredeyse tümünü yedinden elde etmiş oldu.

11 Eylül suikastları sonrasında, geçmiş dönemde yasa dışı olarak bilinen yabancı uyrukluların veya ABD vatandaşlarının, özel yetki alınmadan takip edilmesi, telefonlarının dinlenmesi, banka hesaplarına ve sağlık gibi bilgilerin elde edilmesi artık yasallaştırılabilirdi. Artık yabancı uyruklular hiçbir gerekçe gösterilmeden süresiz tutuklu kalabilir. Özellikle de her hangi bir kişi sudan sebeplerle terörist olarak, örneğin bir grev gözcüsü veya devlet başkanını eleştirmekle veya benzer nedenlerle suçlanabilir.

Bundan böyle askeri mahkemeler yabancıları, terörizm iddiasıyla, istedikleri gibi yargılayabilir ve bu insanların bir temyiz mahkemesine bile başvurma hakları yok. Askeri mahkeme hiçbir delil olmadan, kapalı oturumla, hiç avukat olmadan ve hatta suçlu iddia edilen kişi bile olmadan, oturum yapıp karar verme hakkına sahip. Dahası, terörist olmasından şüphelenilen bir kişi hiç yargılanmadan sınırsız bir şekilde cezaevinde kalabilir. Artık soruşturma sırasında işkence yapmak yasal.

İşte böylece 11 Eylül saldırılarının ardından keyfice yapılmış olan bir sürü tutuklanma fiilen yasallaşmış sayılıyor. Tutuklamış olan birçok kişi, hiçbir gerekçe bile gösterilmeden yıllarca cezaevlerinde yattı ve şimdi aradan on yıl geçmiş olmasına rağmen cezaevlerinde daha hiç yargılanmamış insanlar yatıyor.

İşte bütün uygulamalara rağmen önce Bush, şimdi ise Obama tüm bunları ABD demokrasisini güçlendirmek için yaptıklarını iddia ediyorlar.

ABD emperyalizminin büyük boyutlarda uyguladığı terörizm

11 Eylül saldırılarının ardından bir ay sonra Bush, Afganistan’a savaş açtı ve 5 hafta sonra ABD ordusu, Taliban iktidarını bin Ladin’i sakladığı suçlamasıyla devirdi. Ancak bin Ladin’i ne hikmetse bulamamıştı. Savaş henüz başlamıştı. ABD hükümeti, Vietnam Savaşı sonucu moral bozukluğuna uğramış olan ABD ordusunun moralini, 11 Eylül saldırılarını kullanarak düzeltip, yeniden savaşa hazır konuma getirip kitlelerin isyanı ile karşılaşmadan yeni bir savaş başlatabildi.

Ayrıca Irak’ta Saddam Hüseyin’in işini bitirmek için de bu suikast alet edildi. Körfez Savaşı’nın ardından on yıl geçmiş olmasına rağmen emperyalist güçler, Saddam Hüseyin’i devirip bir türlü ülkedeki petrol zenginliklerine el atamıyorlardı. 2003 Mart ayında ABD ordusu, Irak’ı işgal edip 3 hafta içinde Sadam Hüseyin rejimini devirdi. Halbuki Irak’ın ne el Kaide ne de bin Ladin ile hiçbir ilgisi yoktu. Ancak Bush, savaş nedeni olarak Saddam Hüseyin’in “kitlesel imha silahlarıyla” ABD için bir tehdit oluşturduğunu iddia ediyordu... ama böyle silahlar yoktu.

11 Eylül saldırılarının üzerinden 10 yıl geçmiş olmasına rağmen bu bahaneyle başlatılmış olan olan her iki savaş devam ediyor. Bu iki savaş hem ABD ve koalisyon askerleri saflarında yol açtığı binlerce ölüm yüzünden hem de özellikle sivil halk arasında yüz binlerce kişinin ölümüne yol açmış olması nedeniyle 11 Eylül saldırılarından çok daha fazla insanın ölmesine yol açtı. Buna ek olarak çok büyük sayıda insanın yaralanmasına ve milyonlarca insanın evlerini terk etmesine sebep oldu! Savaş kurbanı olan bu iki ülkede kargaşa kol gezip yıkımlar, katliamlar ve rakip çeteler arasında kanlı çatışmalar yaşanıyor. Kitleler ise şiddetin, yolsuzlukların, yıkımların ve yoksulluğun kurbanı.

Patronlar ve hükümetler fırsatı değerlendirip emekçilerin daha çok kemer sıkmalarını istiyor

Saldırıların hemen ardından hükümetler ve patronlar, bu saldırıların sadece İkiz kuleleri vurmadığını aynı zamanda ekonomiye de büyük darbe vurduğunu anlatmaya başladılar. Özellikle havayolu şirketleri başta olmak üzere büyük şirketler, etkilendikleri bahaneleriyle devletten yardım isteyip, terörizme karşı ulusal dayanışma iddialarıyla emekçilere büyük bedeller ödettiler.

Aradan iki hafta bile geçmeden yüz binlerce emekçi işten atıldı. Aslında tensikatlar 2001 yılı başında başlamıştı. Ama bu saldırıları, daha önceden planlanmış tensikatları uygulamak için bir fırsat oldu. Emekçilere yapılan saldırılar iş temposunun artırılması, esnek çalışma yöntemlerinin dayatılması, taşeronlaştırma, ücretin düşürülmesi, sağlık sisteminin kötüye gitmesi, emeklilik haklarının geriletilmesi şeklinde daha da önemli boyutlar ulaştı. Öyle ki zaten emekçilerin satın alma gücüne ve çalışma şartlarına karşı uygulanmaya başlayan saldırılar çok önemli boyutlarda arttı. Birçok büyük şirket, olayları fırsat bilerek iflas yasalarını kullanıp emekçilere büyük bedeller ödetti.

Hükümetler ise terörizme karşı mücadele bahaneleriyle sosyal ve kamu hizmetleri bütçelerinde önemli kısıtlamalar yapıp askeri harcamaları önemli oranlarda arttırdılar ve bu yolla da büyük şirketlere önemli miktarlarda sübvansiyon yaptılar. Ek olarak da zenginlere büyük vergi indirimleri uyguladılar.

Sendika yönetimleri ise emekçilere kemer sıkma kararlarını kabul ettirmek için yeni bir gerekçe buldular: Terörizme karşı mücadele bahaneleriyle patronları ve hükümetleri desteklemenin gerekli olduğunu anlattılar. AFL-CİO gazetelerde büyük boy sayfalar dolusu paralı reklamlar verip “Cumhurbaşkanımızı terörizme karşı yapmakta olduğu mücadelede destekliyoruz” diye duyurdu. Diğer yandan ABD otomotiv sendikası, ABD için, işçiler ile patronlar ne gibi ortak çaba gösterebilirler diye açıklamalar yaptı.

Bush’un yerine Obama geldi ama o da terörizme karşı savaş çığlıklarını devam ettiriyor. Bin Ladin’in öldürülmesine rağmen Obama da Afganistan’daki savaşı sürdürüyor. En büyük emperyalist devlet, 11 Eylül’den bu yana, 10 yıl boyunca, halklara karşı terörizmden bin kat daha öldürücü olan devlet terörünü uygulamaya devam ediyor. Bu ise ABD yöneticilerinin iddia ettikleri gibi “dünyayı daha güvenli” kılmadığı gibi tam aksine daha güvensiz kılıyor. Aslında terörist çevrelerin esas güç kaynağı, eskiden beri, emperyalist güçlerin halklara karşı uyguladıkları devlet terörizmidir. 11 Eylül terörist saldırıları da bundan kaynaklanıyor. (09.09.2011)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Arşiv  Site yaşamını izle Arşiv 2011  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı : 160 - 7 Ekim 2011  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi’nin Sözü   ?