Sinif Mucadelesi

İşçi çıkardılar kârı artırdılar, ilk 500’de yerlerini korudular; 1 zengin 8 yoksula bedel

Pazar 8 Ağustos 2010

İşte yukarıdaki iki başlık Türkiye ekonomisinin güzel bir özetini yansıtıyor.

 İstanbul Sanayi Odası (İSO) “Türkiye’nin en büyük sanayi kuruluşu” raporunda ilk 500’de yer alan şirket araştırmasına göre bu şirketler net kârını yüzde 62 arttırdı. Böyle çok önemli bir artışla en azından istihdam alanında belirli gayretler göstermeleri beklenebilinirdi. İşte tam bunun aksine 50 binden fazla kişinin işine son verdiler.

Örneğin, otomobil fabrikalarının yer aldığı Bursa’da ihracat yüzde 20 düştü ama kâr yüzde 40 arttı. Bu kâr artışının sırrı, fabrikaların paralarını borsaya ve banka faizlerine yatırmaları olduğu gibi işçi sayısını yüzde 6.5 azaltmalarıdır.

 Üretimden, satıştan, ihracattan gelmeyen kâr işçi ücretlerinin kısılmasından ve banka vurgunlarından.

Nitekim Türkiye’nin en büyük üçüncü şirketi olan Oyak-Renault’un sahibi ve ilk 10 şirketin bir kısmına sahip olan Koç ailesinin bankası olan Yapı Kredi bankası, bu yılın ilk üç ayında yüzde 20 kâr ettiğini ve 60 yeni şube açacağını açıkladı. Banka faizleri, kâr oranlarıyla yarışıyor.

Böyle olunca, üretime yatırım yapılmıyor, aksine üretimden elde edilen gelir, faize yatırılıyor. Kâr peşinde koşan patronlar, kendi ekonomilerini yine kendilere boğuyorlar.

 Bu şirket sahipleri ve yöneticileri, toplumsal sorumlulukları, vatandaşlara “hizmet verme” gayret ve öz veride gösterdikleri çabalar söz konusu olunca, mangalda kül bırakmıyorlar. Tabii ki tüm bunlar yalan ve şovdan ibaret. En büyük patronların örgütü TÜSİAD, ekonomiye katkısıyla övünürken kastettiği, sadece kendi kârıdır. Ve sanayi üretiminin yüzde 65’ini elinde tutan TÜSİAD’lı patronlar, bu güçlerine güvenerek ekonomiye istedikleri gibi yön vermeye çalışıyorlar.

Gittikçe kötüye giden çalışma şartları, yoğunlaşan iş temposu, esneklik, iş güvenliği şartlarına masraf olur diye uyulmaması, iş kazalarında ölüm ve yaralama olaylarını son aylarda daha artırdı. Artık resmi rakamlar bile bunları ört bas edemiyor.

 Kapitalist sömürü düzenine karşı olmayan Milliyet gazetesi bile 30 Temmuz 2010 tarihli sayısında nüfusun “ yüzde 58.7’si, iki günde bir et, tavuk ya da balık içeren yemek yiyemiyor, yüzde 45.5’i yeni giysi alamıyor, yüzde 88.8’i evden uzak bir haftalık tatil yapamıyor” diye yazdı. Yine verilere göre yoksulluk sınırının altında yaşayan insan sayısı artıyor ve 11 milyon 580 bine çıktığı görülüyor.

 Üstelik devletin resmi yoksulluk sınırı günde 1 dolar, yani aylık 301 lira geliri olanlar, yoksul sayılmıyor. Sendikaların yoksulluk sınırı ise bir kişi için 1.400 lira, döt kişilik bir aile için 2.600 lira civarında.

 Böyle bir ortamda yaklaşan Ramazan nedeniyle, hükümet resmi kurumları ve medyayı kullanarak “ucuzluk” propagandası yapıyor.
Temmuz ayı itibariyle yıllık enflasyon, tüketici fiyatlarında yüzde 7,58 arttı. Geçen yılın aynı ayında yıllık enflasyon yüzde 5,39 artmıştı. Fiyat artışı et, süt, peynir ve sebze gibi temel tüketim maddelerinden hissediliyor.

Özellikle etin fiyatı geçen yıla göre neredeyse iki katına çıktı. Ama medyaya bakılırsa ucuzluk var, özellikle de karpuzda!

 Kısacası farklı ekonomik alanlardaki bütün inceleme ve veriler AKP’nin bütün sosyal refah ve adalet iddialarının boş laflardan ibaret olduğunu gösteriyor. Üstelik her geçen yıl işsizlik ve gelir adaletsizliği bir iyileşme göstermediği gibi giderek daha da kötüleşiyor.

Yani 2002 yılından bu yana gelir dağılımındaki uçurumun artmasına AKP’nin bulduğu “çare” milyonlarca insanı “dilenci” konumuna getirip onlara arada bir kömür ve gıda yardımları dağıtmaktır!

 Sömürü düzenini savunan partilerden başka ne beklenebiliriz ki? (04.08.10)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Arşiv  Site yaşamını izle Arşiv 2010  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı : 146 - 6 Ağustos 2010  Site yaşamını izle Emekçinin Gündemi   ?