Sinif Mucadelesi

Yunanistan : Yardım Yunanistan’a mı, yoksa bankalara mı?

Çarşamba 26 Mayıs 2010

27 Nisan günü bir borsa kurumunun Yunanistan’ın kredi notunu düşümesinin ardından dünya borsaları düşüşe geçti ve Avrupa’nın ortak para birimi avro değer kaybetti. Bundan dört gün önce, başbakan Georges Papandreu açıkça IMF ve Avrupa Birliği’ne başvurup karalaştırılmış olan yardımın hemen verilmesini istemişti.

Ancak Avrupa Birliği liderleri her zamanki gibi acele etmeyip Yunanistan’a vadesi gelmiş borçlarını ödeyebilmesi için yardım etmeye yanaşmadılar: Böylece yeni bir mali paniğe yol açıp spekülatörlere fırsat yaratarak daha büyük bir bedel ödettikten sonra yardım yapmayı tercih ettiler.

Almanya’da yakında yapılacak bölgesel seçimden dolayı, önce Merkel sonra da dış işleri bakanı, Yunanistan’a ancak şartlı yardım yapılacağını ve bu nedenle Yunanistan’ın “çok güvenilir bir ekonomik plan” hazırlamasının gerekli olduğunu söylediler.

Fransız maliye bakanı Christine Lagarde ise hemen 3.9 milyar avro borç vermeyi önerip avro bölgesindeki bir ülke ile dayanışmanın gerekli olduğunu söyleyip aşağılayıcı bir şekilde, böyle bir şeyin “suç ortağı olmak anlamına” gelmediğini ekledi. France Inter radyosundan bir gazetecinin de belirttiği gibi “Büyük bankalara yapılan hediye Yunanistan’a yapılamaz, çünkü Yunanistan’ın fazla bir gücü yok. Dünyanın en büyük 10 bankasının ağırlığı 2 trilyon avro iken Yunanistan’ın sadece 200 milyar avrodur.”

Ama IMF, Almanya ve Fransız hükümetinin desteklemek zorunda kalacağı ne Yunanistan ne de Yunan kitleleridir. Yine bankaları destekleyecekler. Natixis isimli bir bankanın yaptığı hesaplara göre Yunanistan kamu borçlarının yüzde 16.8’i Fransız banka, sigorta şirketleri ile fon yatırımı kuruluşlarına ait. Alman meslektaşlarının payı ise “sadece” yüzde 9.5 imiş. Ancak Yunanistan iflas ederse bu borç buhar olup uçacak! Fransız bankalarının Yunanistan’da yan kuruluşları var: Örneğin Societe Generale’ın Geniki ve Credit Agricole’un ise Emporiki isimli yan kuruluşları kişi ve şirketlere 54 milyar avro değerinde “riskli kredi” verdikleri için “çok zor durumda”. Alman bankaları ise bu kazançlı alana 31 milyar avro yatırım yaptılar.

Yunanistan’a verilecek olan yardım, kesinlikle kitlelerin yararına olmayacak, çünkü bu yardımın yapılması için ileri sürülen şartlar, açıkça kemer sıkma kararlarına bağlı. Bunların bedelini kitleler, hem emekçi hem de tüketici olarak ödeyecek.

Diğer yandan banka ve vurgunculuk fonları destekleniyor ve buna gerekçe olarak da “riski” kitlelerin değil, banka ve hisse senedi sahiplerinin üstlendiği hikayesi anlatılıyor! Borsalardaki düşüş, kapitalistlerin durum ne olursa olsun kârı korumak istediklerinin ifadesi ve bunu da hatırlatıyorlar. Fakat yaptıkları bir paniğe yol açıp da bütün düzeni yıksa, umurlarında değil.

Yunanistan’ı iflas eşiğine getiren, ardından Portekiz başta olmak üzere bütün Avrupa’yı peşinden sürükleyen kriz, hem dünya ekonomik krizinin, hem uluslararası mali kuruluşların yaptıklarının, hem de Avrupa Birliği’nin tamamlanmamış olmasındandır.

Yunanistan, tıpkı diğer devletler gibi, 2008 sonbaharındaki mali kriz ve daha önceki krizlerde, kendi kapitalistlerinin kârını garantilemek için borçlandı. Uluslararası spekülatörler, yani büyük bankalar veya onların başka isim altındaki kuruluşları, Yunanistan’ın borçlarını ödeyemeyeceği varsayımına göre hareket ettiler. Ancak bu, Yunanistan’ı iflas uçurumuna doğru itti. İflas ortamını yaratan spekülatörler, bu bahaneyle çok yüksek faiz uyguladı ve böylece de iflas olasılığını daha da artırdılar. İflas olsun veya olmasın sonuçta bankalar yüzde sıfır faizle kredi alarak Yunanistan’a çok yüksek, yüzde 9’u geçen oralarda kredi veriyor.

Bu gibi durumları geçmişte Almanya ve İngiltere gibi büyük ülkeler de yaşamıştı. Ama şimdiye kadar bu gibi olaylar, ilgili ülkenin parasını devalüe ederek, yani bütün kitleleri yoksullaştırma anlamına gelen parasının değerini düşürmekle bitiyordu. Oysa Yunanistan parasının değerini düşüremez, çünkü parası avrodur. İşte bu nedenle Almanya ve Fransa, Yunanistan’ı mali yönden desteklemek zorunda; eğer bunu yapmazlarsa avro çöküp bütün diğer Avrupa Birliği devletleri de kendi eski ulusal para birimlerine dönmek zorunda kalırlar.

Bugün Yunanistan’ın yaşadıklarını Portekiz yaşamaya başladı bile ve ardından yarın İspanya, İtalya, Fransa ve diğerleri de yaşayabilir. Kapitalist dünyanın yöneticileri çok keskin havalara girmelerine rağmen acizler ve tek yaptıkları “pazar ekonomisi” diye adlandırdıkları düzenin mantığına uymaktır: Yani büyük spekülatörler olan dev mali grupların, bütün ekonomiyi yerle bir etme pahasına olsa da isteklerini yerine getirmektir. LO (30.04.2010)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Arşiv  Site yaşamını izle Arşiv 2010  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı : 143 - 10 Mayıs 2010  Site yaşamını izle Uluslararası Gündem   ?