Sinif Mucadelesi

TEKEL işçilerinin mücadelesi sürüyor

Pazar 11 Nisan 2010

Sendikalarının aldığı karar doğrultusunda 1 Nisan’da Ankara’ya gelen Tekel işçileri, bir kez daha polisin acımasız saldırısına uğradı.

Mikrofon önünde “demokrat” kesilen, daha fazla demokrasi için Anayasayı değiştireceğini iddia eden başbakan, demokratik hakları kullanan işçiler olunca gerçek yüzü ortaya çıkıyor. Toplanma ve basın açıklaması yapma hakkı Anayasa’da tanındığı için, Ankara’ya gelenlerin Tekel işçisi olmadığını söylüyor. Ankara valisi ise, kıvırmaya bile gerek duymadan “eylem yasadışıdır” diye emir buyuruyor!

Başbakan daha önce de Tekel işçilerine “yetim hakkı yiyorlar”, “aralarında PKK’lılar var”, “çalışmıyorlar, yan gelip yatıyorlar”, bakanı da “çok anlayışlı davrandık” demiş, tüm karalamalarının yalan olduğunu Tekel işçileri herkese bir güzel göstermiş, sözlerinden çark etmek zorunda kalmışlardı.

Tekel işçileri, Türkiye’nin her yerinden Samsun, Diyarbakır, Adıyaman, Muş, Bitlis, İzmir, Adana, Hatay, İskenderun, Tokat ve diğer illerden geliyor. Çok somut ve net istekleri var: Fabrikaları, kendi isteklerinin dışında devletin kararıyla kapatıldığı için mevcut hakları ile başka bir kamu kuruluşunda çalışmak istiyorlar. Hükümet ise onlara, güvencesiz çalışma ve düşük ücret demek olan 4C maddesinin koşularını dayatıyor.
Hükümet, tıpkı ilk seferinde yaptığı gibi, işçiler baskı yapıp mücadelelerini bitirmek istiyor.

Ancak ilkinde de hükümetin beklentisinin aksine işçiler, polisin saldırısıyla dağılmadı, tersine tüm emekçi kesimlerin desteğini kazanmıştı. İşçilerin bir kısmı memleketlerine dönerken, direniş Ankara’da kalan 5 bin civarında işçi ile devam etti. İki aydan fazla mücadele eden işçiler, sendikanın kararıyla, Ankara’da “ara” verdiler ama aldıkları karara uyarak, AKP’li bakanların gittiği her yerde seslerini duyurup, onlara rahat vermediler.

Tekel işçileri, iki seçimdir, şu veya bu nedenle emekçilerden oy alan hükümetin, emekçilere karşı gerçek yüzünü gösterdi. Bu nedenle AKP hükümetinin kabusu haline geldi. İşte bu nedenle, “demokrasi” laflarını ve görüntülerini bir kenara bırakıp işçilere polisi vahşice saldırtıyorlar. Nitekim İçişleri Bakanı, polise saldırı emrini kendisinin verdiğini kabul etti.
Hükümetin çabası boşuna çünkü her şeye rağmen, bu mücadelenin daha şimdiden galibi Tekel işçileridir. Bunun nedeni, sadece, çoğu AKP’ye oy verdiklerini söyleyen Tekel işçilerinin AKP’nin gerçek yüzünü görmeleri, hatta tüm emekçilere açıkça göstermeleri değil, AKP’nin nasıl geriletileceğini de göstermeleridir.

Tekel işçileri hükümetin, 4C’ye geçiş için onlara tanıdığı süre kısıtlamasına mahkeme kararıyla kaldırılmasını sağlayıp işsizlik tazminatı alma sürelerini uzattılar. Son olarak Danıştay, 4C’nin iş kanuna aykırı olduğu kararını alıp Anaya mahkemesine dava açma kararı aldı. Bu yasal düzenlemeler önemlidir ancak bunları işçiler mücadele ettikleri için kazandılar, aksi takdirde hiçbir değişiklik olmayacaktı.

Tekel işçileri, öncelikle iş güvencesi istiyorlardı ama bu istek, düşük ücretle çalışmamayla bağlantılıydı. İşte bu yönden, bu yıl sayıları 32 bini bulan tüm 4C çalışanlarına yarayacak kararlar aldırdılar hükümete. Yasada 10 ayla sınırlı olan yılık çalışma süresi 11 aya çıktı, ücretlere 100 lira civarında zam yapıldı, izin kullanma süresi 3 günden 20 güne çıkarıldı, sendikaya üye olma hakkı tanındı.

Tekel işçileri, her şeyden önce, çok önemli bir mücadele deneyimi kazandılar. İşçi dayanışmasını öğrendiler. Tam da hükümetin “demokratik açılım, kardeşlik” laflarıyla göz boyadığı günlerde, kendilerinin söylediği gibi “gerçek açılımı” yaşadılar. Ancak, işçilerin açılımı, hükümetinki gibi laflar temelinde değil, tüm milliyetleri birleştiren tek zemin olan “emek” temelinde oldu.

İşçiler, sendika bürokrasisini, kapılarını işçilere açmayan, işçiler ikince kez saldırıya uğrarken tek laf etmeyen Türk-İş yönetiminin, bürokratların nasıl çalıştığını, siyasi sistemle nasıl bağlantılar kurduklarını öğrendiler. Ancak aynı Tekel işçileri başbakanın adamı olarak seçilen Türk-İş başkanına, hükümete karşı eylem de yaptırdılar. Sendika yönetimleri, çoğu zaman uygulanmasa da her Cuma günü 1 saat iş bırakma kararı aldı. Bunun da ötesinde yasalarda “dayanışma grevi” hakkı olmamasına rağmen, TEKEL işçileri için dayanışma grevi yapıldı.

Tüm bunlar nedeniyle hükümet, Tekel işçilerini ve onların üzerinden tüm işçileri baskı altına almak istiyor. İşçilerin gücü onların korkulu rüyasıdır, korkmakta da haklılar. (02.04.10)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Arşiv  Site yaşamını izle Arşiv 2010  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı : 142 - 2 Nisan 2010  Site yaşamını izle Emekçinin Gündemi   ?