Sinif Mucadelesi

İşsizlik çığ gibi büyüyor

Çarşamba 3 Haziran 2009

Mayıs ayında olmamıza rağmen iki ay gecikmeli olarak açıklanan TÜİK’in işsizlik rakamları hükümeti değil ama her an pençesine düşecek işçileri ve iş arayan işsizleri korkutuyor.

Açıklanan rakamlara göre işsizlik oranı yüzde16,1 yani 3,8 milyon kişi işsiz. Artık iş bulma umudunu yitirmiş olanlar ve mevsimlik çalışanlar da dâhil edildiğinde bu rakam yüzde 25’e yani 6 milyon kişiye çıkıyor. Şu anda Türkiye, dünyada işsizlik oranıyla ikinci sırada.

Hükümet ve sözde ekonomi uzmanları bunun önümüzdeki dönemde düşeceğini ve ekonominin rayına oturacağını söyleseler de lafla karın doymuyor.

Krizin derinleşmeye başladığı Eylül ayından bu yana her gün 3 bin 800 kişi işsiz kalıyor. Üniversite mezunlarının yüzde 12’si, lise mezunlarının yüzde 18’i olmak üzere genç nüfusun yüzde 28,6’sı işsiz. İş bulma ümidi kalmadığı için iş aramayanların sayısı 2,5 milyon. Bu ortamda bankaların 3 aylık kârlarının artması hükümetin gurur kaynağı oluyor.

Bankacılık ve Düzenleme ve Denetleme Kurumu, işsizliğin patladığı aylarda, bankacılık sektörünün net kârının yüzde 38 artarak 3.2 milyar liraya yükseldiğini açıkladı. Hatta net kârı yüzde 58 oranında artan banka bile var.

Bankalar yüzde 12.5 faizle para toplayıp yüzde 20-25 faizle kredi verdikleri için üretimi engelledikleri söyleniyor. Oysa üretim yapan en büyük patronların bankası olduğu gibi, diğerleri de işçilerin sömürüsüyle üretimden kazandıklarını, tekrar üretime değil bankalara yatırıyor. Bu nedenle üretimden gelen kâr biraz düştüğünde ilk yaptıkları, kapıya kilit vurup işçi çıkarmak oluyor.

İşsizlik rakamları emekçi sınıfların ne kadar büyük bir umutsuzluğun içerisinde olduğunu net bir şekilde gösteriyor. Çalıştığı halde yoksul olan bu insanların bir de emek güçlerini kullanmayacak bir hale sokulması toplumsal anlamda ne derece çürümüşlüğün içerisine düştüğümüzün bir kanıtı.

Patronlar için her türlü kolaylığı ve krediyi sağlayan hükümet sıra işçilere geldiğinde kılını bile kıpırdatmıyor. Kürt sorunu, yeni anayasa hazırlanması gibi açılımlar, işsizlik gibi temel bir olgunun gölgelenmesine yetmiyor.

Patronlar kendi aralarında milliyet gözetmiyorlar. Hükümet de patronların milliyetine göre hareket etmiyor. Patronlar işten atarken işçilerin milliyetine de bakmıyorlar. Şehirlerdeki yüzde 18’lik işsizlik oranına bütün emekçiler dâhil.

Bu rakamlar sadece bize mahsus değil. Dünyadaki bütün ülkelerde yaşanan küresel kriz sebebi ile işsizlik sürekli artıyor. Bu ortamda işsizlik ile mücadele sadece yerel ekonomilerde değil dünya çapında olmalıdır. İşçi sınıfının burjuvaziye karşı mücadelesi ancak enternasyonalist bir anlayışla başarıya ulaşabilir. Krizlerin yaratıcıları bizler değiliz onun mağdurları da olmamalıyız.

Emekçi sınıfları krizin neden olduğu işsizlikten koruyacak önlemler adım adım uygulanabilir. Her şeyden önce, işçi çıkartılmasının yasaklanmasını ve daha önce kriz ve benzeri gerekçelerle işten çıkarılan çalışanların da geri alınması gerekir. Var olan işler, ücretler düşmeden eşit olarak herkese dağıtılmalı. Bu «çalışma süresinin eşel mobil sistemine göre ayarlanması» olarak adlandırılmaktadır.

Bu maliyetli mi olacak? Evet, açıkçası belirli bir maliyeti olacak! Ancak bu maliyet, patronlara kredi ve teşvik vermek, indirimler sağlamaktan insani olarak daha iyi, sosyal olarak daha yararlıdır.

İflastan kurtulmak için işçi çıkaran, devletten yardım alan patronlar, normal olarak üretimi sürdürme yeteneksizliklerini gösterdikleri için, tazminat vermeden, satın alınmadan, fabrikalarının kamulaştırılarak mülksüzleştirilmeleri tamamen meşrudur. Böylece, patronlar olmadan ekonominin rahatça işleyebileceği de görülecektir. (23.06.09)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Arşiv  Site yaşamını izle Arşiv 2009  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı : 132 - 1 Haziran 2009  Site yaşamını izle Emekçinin Gündemi   ?