Sinif Mucadelesi

Kriz, savaşlar ve değişen güç ilişkileri

Cuma 6 Ocak 2023

Maddi mal üretimindeki ve uluslararası ticaretteki düşüş istatistiklerinin ve mali kriz tehdidinin; Ukrayna’daki savaşın ölüm ve yıkımının çok ötesinde; Avrupa’nın, bu ayrıcalıklı kıtanın topraklarında, giderek daha büyük kitleler kapitalizmin krizinin ağırlaşmasının sonuçlarıyla karşı karşıya kalmakta.

Gezegenin yoksul çoğunluğunun yağmalanması ve sömürülmesiyle zenginleşen emperyalist ülkelerde bile devletlerin öfke patlamalarını önlemeye ve yatıştırmaya yönelik hayırsever jestlerine rağmen, halk kitleleri bir önceki emperyalist savaş sırasında hüküm süren yoksulluğa benzer bir yoksulluğa doğru itilmekte.

Emekçilerin olağan zamanlarda bile yaşamın gerekliliklerinden mahrum bırakıldığı yoksul ülkelere gelince, onlar zaten kıtlıklarla vurulmuş durumda.

İnsanlığın 21. yüzyılın bilimsel, teknik ve üretken araçlarına sahip olduğu bir dönemde Orta Çağ’ın en kötü felaketlerine geri dönüş, çelişkili toplumsal örgütlenmenin çürümüşlüğünün en iğrenç ifadelerinden biri.

Kapitalizmin krizi kötüleştikçe, savaşı toplumsal yaşamın kalıcı bir varoluş biçimi olarak bütünleştiriyor. Les Echos gazetesi gibi patronların çıkarını savunan bir yayın bile, açılan dönemi tanımlamak için "yeni soğuk savaş", "üçüncü dünya savaşının öncülleri" ya da "kargaşa dönemi" gibi adlandırmalar arasında tereddüt ediyor.

Maddi malların üretimi ve tüm nüfus için yararlı hizmetlerin arzı her yerde azalmakta; işsizlik kötüleşirken hayat pahalılığı artmakta ve uluslararası ticaret durgunlaşmakta.

Günlük gazetelerin ekonomi sayfalarında, Almanya’dan İngiltere’ye, İsveç’ten Slovakya’ya kadar üretimi durduran ya da kapanan büyük şirketlerin listesi giderek artıyor. Fransa’da "yavaşlama" ya da "geçici durma" dan bahsediliyor. Ancak, aynı zamanda, "Londra döviz piyasasında rekor faaliyet kaydediyor" (Les Echos).

Gizli finansal kriz, inişli çıkışlı sarsıntılarla birlikte, bu kez dolar faizi oranındaki artıştan kaynaklanan tehditlerle dolu. ABD hükümetinin bu kararı, yoksul ya da az gelişmiş ülkelerden sermaye kaçışına neden olmakta ve bu da para birimlerinin düşmesine yol açmakta.

Etkilenen ülkeler arasında Kenya, Tunus, Mısır, Gana, Moğolistan’ın yanı sıra Şili ve Macaristan da var. Bu ülkelerin para birimlerindeki düşüş, yüksek hayat pahalılığını ve dış borcu daha da ağırlaştırıyor.

Kapitalizm, bazen birbirini koşullandıran, bazen birbirine karşı çıkan ve sürekli hareket halinde olan ekonomik ve siyasi yönleri her zaman iç içe geçirmiştir. Bununla birlikte, bunak kapitalizmin çelişkilerini en keskin şekilde aydınlatan, toplumsal sınıflar ve uluslar arasındaki kriz ve artan şiddet dönemleridir. Kapitalist gruplar ve kapitalist uluslar arasında artan rekabetin bir yansıması olarak, uluslararası ilişkiler aşırı derecede gerildi. Uluslararası gerilimler ve bunların askeri ifadesi olan savaşlar ve bunların yol açtığı tepkiler -yaptırımlar, boykotlar, vs- önemli ekonomik faktörler.

Rusya ile NATO askeripolitik ittifakı içinde yer alan emperyalist güçler arasında Ukrayna’da yaşanan savaş ve ona eşlik eden ekonomik yaptırımlar, savaşın başlamasından çok öncesinden beri süregelen ekonomik eğilimlerin, güç ilişkilerinin ve bunların değişiminin güçlü göstergeleri. Devrimler gibi savaşlar da tarihin ebeleridir.

Ukrayna’daki savaş ve değişen güç ilişkileri

Savaşın en doğrudan bozacağı güç dengesi, Rusya ile Batılı emperyalist güçler koalisyonu arasındaki dengedir. Ama sadece bu değil. Güç dengesinin ikincisi lehine güçlenmesi kaçınılmaz olarak ABD ve Çin arasındaki güç dengesini de etkileyecektir.

Son yıllarda Çin ve Amerikan ekonomileri arasında kurulan bağlar bunu büyük ölçüde engellese de Çin’in, Putin’in Rusya’sıyla belli bir dayanışma içinde olması boşuna değil. Amerikan emperyalizminin baskılarından belli bir özerklik talep edebilecek araçlara -ekonomik, demografik ya da maden tekelleri- sahip olanlar da dahil olmak üzere bazı azgelişmiş ülkelerin Rusya’ya yönelik yaptırımlar konusunda ABD’nin izinden gitmekte tereddüt etmeleri, yaptırımları es geçmeleri ya da hatta açıkçası 10 yaptırımları uygulamayı reddetmeleri de boşuna değil.

Ekonomik sonuçları itibariyle savaş, emperyalistler arasındaki güç dengesini de ABD emperyalizminin lehine ve Avrupa’nın başlıca gücü Almanya’nın aleyhine değiştiriyor ve bunun Avrupa Birliği için kaçınılmaz sonuçları var.

Soğuk Savaş sırasında ABD tarafından askeri ve diplomatik olarak korunan Almanya’nın artan ekonomik ağırlığı, SSCB’nin dağılmasından sonra üç sütuna dayanıyordu: Rus gazı, Çin pazarı ve Doğu Avrupa ülkelerindeki bir hinterlandın varlığı - SSCB’nin bağımsız devletlere bölünmesi ve eski Halk Demokrasilerinin çöküşünden sonra yeniden oluşturulan Alman emperyalizminin tarihsel hinterlandı. Avrupa’nın hem yetkin hem de Batı Avrupa’dakinden çok daha ucuz işgücü sağlayan bu fakir bölgesi, Alman sermayesinin taşeronluğunun bir kısmını, hatta üretiminin bir kısmını yakın bir bölgeye taşımasına olanak sağlamıştır (böylece, uzak taşımacılığın tehlikelerine maruz kalmama avantajına sahip olmuştur).

"1991’den 1999’a kadar Doğu Avrupa ülkelerine Alman doğrudan yatırım akışı yirmi üç kat arttı. Otomobil, plastik ve elektronik tedarikçilerinin fabrikaları mantar gibi çoğalıyor, çünkü Varşova’dan Budapeşte’ye ortalama maaşlar 1990’da Berlin’dekinin onda biri.”

Avrupa’nın emperyalist güçlerinin kapitalist işletmeleri, Avrupa’nın yoksul kesimini bu şekilde bir taşeronluk ve tabiiyet ekonomisi, yani azgelişmişlik içinde tutmakta.

Mercedes ve diğer BMW’ler veya Audiler, “Made in Germany” damgasını taşısa da, parçalarının çoğu Macaristan, Slovakya veya Polonya’da üretiliyordu (ikinci durumda, genellikle Polonyalı işçilerden bile daha düşük ücret alan Ukraynalı işçiler tarafından).

"Demokrasi" ya da "Ukrayna halkının kendi kaderini tayin hakkı" hakkındaki büyük nutukların ardında, Avrupa’nın emperyalist güçlerinin Ukrayna’ya olan ilgisinin gerçek nedenleri yatmakta.

Başta PSA ve Renault olmak üzere Alman ve Fransız büyük sermayesinin Doğu Avrupa ülkelerinden elde ettiği kâr, Ukrayna’da savaş, Rusya’da ise son olayı tetiklediği için uygulanan yaptırımlar nedeniyle sekteye uğradı.

Öte yandan ABD, fiyatlardaki artışın uluslararası piyasada rekabetçi hale getirdiği kaya gazının değerlenmesinden kazançlı çıkıyor. Kapitalist şirketler, satın aldıkları gaz ya da enerji fiyatların Avrupalı rakiplerinden çok daha az artmış olmasından faydalanıyor.

Almanya’nın zayıflaması, Avrupa Birliği içindeki ağırlığı göz önünde bulundurulduğunda, Birliğin gücü ve hatta devamı açısından sonuçlar doğurmaması mümkün değil. Bir zamanlar Ortak Pazar’ı hayata geçiren ABD’nin, bugünkü şekli olan AB’nin gömülmesinin arkasında olması mümkün.

Pandemi (kovid19) sırasında maskeler ve aşı dozları konusunda yaşanan kavgalar, AB ülkeleri arasındaki dayanışmanın ne kadar sınırlı olduğunu gösterdi.

Alman devletinin kendi sermaye gruplarına vaat ettiği yıllık 100 milyarlık yardımın bazı AB ülkelerinde yarattığı tepki önemli. Bu durumu protesto edenler, rekabetin ulusal kapitalistler aleyhine Alman kapitalistler lehine bozulduğunu düşünüyor. Mali durumları Almanya’dan daha kötü olan çoğu devlet, bu tür sübvansiyonların AB çapında bir havuzda toplanması için feryat ediyor. Gösterişli ismine rağmen Birlik, Avrupa’nın kendi içindeki devletler arasında krizin körüklediği rekabete dayanamıyor.

Askeri harcamalar, israf ve tayına bağlama

Avrupa ülkelerinin ABD’nin arkasında hizalanmasının ardından özellikle Almanya’da artan askeri harcama, süren ortak harcamaların aleyhine ek vergiler demek.

Ekonomik çalkantıların özellikle enerji alanında yol açtığı tedarik zorlukları, emekçilerin karneye bağlanmasına neden olmakta. Alman liderler, şimdiden halklarına gaz karnesine hazırlanmaları gerektiğini söylüyor.

Sıradan tüketiciler için gazın karneye bağlanması burjuvaziyi fazla etkilemiyor. Hükümetlere bu tür meseleleri ele almaları ve aldıkları tedbirler için gerekçeler icat etmeleri için para ödenir.

Peki ya güçlü Alman endüstrisi ne olacak? Sadece enerji kaynağı olarak değil, aynı zamanda hammadde olarak da gaza hayati bir ihtiyacı vardır. Kimya sanayisi patronlarının sözcüsü: “Sadece kimya devi BASF ve üretim hatlarından çıkan 45.000 ürün için nasıl hakemlik yaparsınız? Gaz rezervlerinin %15’ini yutan sektörlerinin ’Alman ekonomik modelinin merkezinde yer aldığını’, tarım, ilaç, inşaat ve ayrıca otomobil üretimi için gerekli” olduğunu hatırlattı. (Mikroçipler ve otomobiller: Krizdeki iki endüstri)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı: 287 - 7 Ocak 2023  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi’nin Sözü   ?