Rusya’ya karşı yapılan hazırlıklar

Bavyera’daki G7 zirvesinin ardından, büyük güçlerin liderleri 28-30 Haziran tarihleri arasında Madrid’te, Amerikan emperyalizminin silahlı kollarından birini oluşturan Kuzey Atlantik’in askeri örgütü NATO’nun zirvesini düzenlediler.

Gezegeni yöneten haydutların bu iki zirvesinin arka arkaya planlanmasında, Ukrayna üzerinden Putin Rusya’sını, ABD ve müttefiklerine karşı koyan bir savaş var. G7 sırasında, Batılı liderler, diplomasiye giriştiler ve Rusya’yı ekonomik veya insani kaygılarla tecrit etme ve zayıflatma arzularını sakladılar. Ancak NATO toplantısında ordularını savaşa sokma hazırlıkları amaçlanıyordu.

Sovyetler Birliği’nin dağılmasını takip eden yıllarda NATO, Batılı kapitalistlerin muazzam kaynaklarına ve pazarına erişimini kolaylaştırmak için Rusya etrafındaki piyonlarını istikrarlı bir şekilde ilerletti. Aynı zamanda, ezici gücünü yeniden tesis edilmesinin ilk yıllarında Putin’in acımasız yöntemlerine rağmen Rusya, NATO için "stratejik bir ortak" olarak kaldı. Putin düzenli olarak G7 zirvelerine davet edildi. Diplomatik ilişkiler, 2014’te ABD’nin Batı yanlısı milliyetçi bir hükümetin Kiev’de iktidarı ele geçirmesine yardım etmesi ve Rusça konuşan Donbass’ı ayrılmaya zorlamasıyla sekteye uğradı.

Şimdi NATO liderleri Rusya’yı “güvenliğimize yönelik en önemli ve doğrudan tehdit” olarak adlandırıyor. Ve pratik sonuçlar çıkarıyorlar.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden bu yana NATO üyesi ülkeler, kendilerini savaşan taraf olarak görmemeye dikkat ederek, Zelensky hükümetine kitlesel olarak silah teslim ettiler. Rus ordusunun kuzey Ukrayna’dan kısmen çekilmesinden sonra, Amerikalı liderler ses tonlarını değiştirdi, Rusya’yı kalıcı olarak zayıflatma arzularını sergilediler; savaşçıları ve dolayısıyla ölüleri sağlayan Ukraynalılara "sonuna kadar yanlarında olacaklarına" söz verdiler. "Ukrayna’nın NATO üyeliği gündemde değilse de, sponsorları eski Sovyet silahlarını "modern NATO tipi silahlar" ile değiştirmek istiyorlar.

NATO üyesi ülkeler, birbiri ardına askeri bütçelerini GSYİH’lerinin %2’sinden daha fazlasına çıkarıyor. Kürt muhaliflerini çok fazla desteklemekle suçlayan ve tazminat almaya çalışan Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın nihayet kaldırılan muhalefetine rağmen, İsveç ve Finlandiya NATO’ya katılacak.

Örgütün genel sekreteri, tepki gücündeki asker sayısını, yani hemen savaşa hazır asker sayısını 40.000’den "300.000’in çok üzerine" çıkaracağını açıkladı. Bu birlikler, Rusya’ya komşu ülkeler, Baltık ülkeleri, Polonya, Romanya, Macaristan, Slovakya ve Bulgaristan’da sekiz savaş grubunun oluşturulmasıyla yeniden konuşlandırılacak.

ABD’ye ek olarak, diğer güçler de, bu ülkelerde kalıcı üsler kurdu. Böylece, 5.000 Fransız askerini, ağır silahlarını ve hatta bir radar sistemini barındıracak bir askeri üs yakında Romanya’da faaliyete geçecek.

Bu duyuruların bir kısmı Batılı liderlerin kaslarını hâlâ gerdiğinin bir göstergesi olsa da ve 24 Şubat’tan beri NATO’nun Rusya ile savaşta olmadığını tekrarlıyor olsalar da, açıkça buna hazırlanıyorlar. Her şeyden önce, halklarını “değerlerimiz için ölmeye”, yani kapitalistlerinin çıkarları için gerekli gördüklerinde ölmeye hazırlıyorlar.