İsrail-Filistin: Trump’ın savaş planı
Salı 28 Ocak’ta ABD Başkanı Trump Washington’da, kendi deyimiyle “İsrail ile Filistin arasındaki barış planını” takdim etti. Toplantıya hiçbir Filistinlinin katılmaması da, bu planın İsrail yöneticilerinin en aşırı olanları da dahil olmak üzere tüm isteklerini içerdiğini gösteriyor.
Trump İsrail’in işgal ettiği yerleşim birimlerinin, yani kaba kuvvet ile Filistin topraklarından kopartılan yerlerin İsrail topraklarına katılmasını ve İsrail ordusunun denetlediği yollar ile İsrail’e bağlanmasını öneriyor. Bunun sonucu olarak da zaten parçalanmış Filistin toprakları daha da parçalanmış olacak. Üstelik bu ilhak edilecek topraklar üzerinde yaşayan Filistinlilerin geleceğinin ne olacağı konusunda hiçbir haber verilmiyor.
Ek olarak da İsrail, Ürdün Vadisi’nin topraklarının önemli bir kısmını da işgal edip su kaynaklarını denetleyen topraklara el atacak. Buna karşılık olarak, eğer böyle bir deyimi kullanmak yerindeyse, Filistin Neguev çölünde tarım ve teknoloji geliştirebilmek için iki tane toprak parçası elde edecek! Tabi bu öneri de, Gazze Şeridini hiçbir mali destek vermeden bir tünel ile Batı Şeria’ya bağlamak gibi abes bir öneriye benziyor. Tabi Trump laf olsun diye Filistin ekonomisinin kalkınması için milyarlarca dolar verileceğinden de söz etti. Ama ABD’nin bu konuda yaptığı tek somut şey kamplarda yaşayan Filistinlilere verilen kredilerin kesilmesi oldu.
Tüm bunlara ek olarak da Filistinliler silahsızlandırılacak ve İsrail devletini bir Yahudi devleti olarak tanımak zorunda kalacaklar; ek olarak İsrail’in gerici siyasetçilerinin yaptıklarını onaylayıp Kudüs’ün “bölünmez” tek başkent olduğunu tanıyacaklar.
Bir de, bu sözü edilen plan ile, 1948’de İsrail devletinin kuruluşunda yaşanan savaş sonucu topraklarından kovulan Filistinlilerin ve çocuklarının göçmen olmadıklarını, topraklarına geri dönme hakları olmadığını ve İsrail’in onlardan sorumlu olmadığını kabul etmeleri gerekiyor.
Bu plan ABD Başkanı ile İsrail Başbakanı arasında, kendi iç sorunlarını ve sıkışmışlıklarını unutturmak için oluşturulmuş bir dolaptır. Trump hem gelecek seçimlerde seçilebilme hem de azledilmeye karşı mücadele vermektedir. Bu planla Trump fanatik İsrail taraftarlarının desteğini almayı hedefliyor ve bunu da saklamıyor bile: Trump Washington’da aşırı sağ Yahudiler ile Hıristiyan Evangelistleri seferber edip geniş oy kitlelerine ulaşmak istiyor. Bu iki çevre de İsrail devleti topraklarını İncil’de geçen sınırlara göre çizmek istiyor. Benjamin Netanyahu’ya gelince, o şu anda yolsuzluk, görevini kötüye kullanma ve zimmetine para geçirmekle yargılanmaktadır ve tek kurtuluş yolu 2 Mart seçimlerini kazanmaktır. Netanyahu Washington’a, işgal edilmiş topraklar üzerine yerleşmiş 450 bin Yahudi temsilciyle geldi. Onları kaldığı otele yerleştirip, istedikleri havaları çalıyor!
Yeniden seçilme derdinde olan bu iki siyasetçinin iğrenç oyunlarının da ötesinde bu plan İsrail siyasetçilerinin oldu bitti siyasetine devam edilmesi demektir. Onlar siyasetlerini toprak işgalleri ve gerektiğinde savaş yoluyla da uyguluyorlar. Onlar Filistin halkını gittikçe daralan bir cezaevine hapsediyorlar ve ekonomik imkânlarını daha da kısıtlıyorlar ve hatta ulaşım olanaklarını bile daha da sınırlıyorlar. Uluslar arası yetkiler, aslında emperyalist ülke temsilcileri, şimdiye kadar İsrail’in oldu bitti siyasetlerini arada bir sözde kınamakla yetiniyorlardı. Bu ABD emperyalizmi ile sınırlı değil; emperyalistler, petrol kaynaklarının can alıcı olduğu bu bölgede, adeta bir savaş uçağı gemisi gibi olan ve onların sadık dostu olup gerektiğinde rahatça kullandıkları bir müttefiki kolluyor. Bugün Trump, ileride Filistin topraklarına karşı yapılacak talanları şimdiden bir barış planı olarak takdim ediyor. “Uluslar arası camianın” bunu protesto etmesini beklemek ise boşunadır. Örneğin Fransız dış işleri bakanı bu olayı “Trump’ın barış için yaptığı çabalar” olarak tanımladı ve Fransa’nın eski siyasetini devam ettirdiğine vurgu yaptı…
Bu durumda Filistin halkının, eskiden de olduğu gibi, tek çıkış yolu isyan etmektir. Bu isyan da sonunda, emperyalizme ve yerli kokuşmuş rejimlere karşı zaten başlamış olan isyan hareketine katılacaktır. İsrail’deki çıkış yolu ise, emperyalizmin bir bekçisi ve ileri karakolu rolünü kabul etmeyen kitlerin bu isyana katılması olacaktır. LO (31.01.20)