Sinif Mucadelesi

Emekçiler, krizden korunmak için taleplerini oluşturmalı!

Pazar 14 Aralık 2008

İŞKUR’un rakamlarına göre, iş için başvuru yapanların sayısı, bir önceki ay 48 binken, Ekim ayında iki kat artarak yüz bini aştı. Kasım ve Aralık’ta daha da artacağını söylemek kehanet olmaz. Çünkü, ekonomi ihracata dayalı ve ihracat, Avrupa ülkelerinde krizin neden olduğu daralma nedeniyle sürekli düşüyor, düşmeye de devam edecek.

Bu hafta açıklanması beklenen kriz paketi, kamu bankalarının sanayici patronlara kredi vermesi, vergisiz bankacılığın yaygınlaştırılması, yabancı sermaye çekmek için GAP’tan KDV’ye kadar düzenlemeler, şirket birleşmelerine vergi kıyağı gibi düzenlemeler var. Yani krizden fırsat bilip kazancını arttırmak isteyen ve birbirini sıkıştıran sanayicilere de, bankacılara da her türlü kıyak düşünüldü.

İşçiler için kazanılmış haklarını ortadan kaldırılması var. İşsizlik Fonundaki 36,7 milyar YTL patronların hizmetine açılması, kıdem tazminatının tahvil olarak ödenmesi, işçi çıkarılması anlamına gelen özelleştirmelere hız verilmesi var.

Hükümetin paketinden önce DİSK, “Faturayı zenginler ödesin!” başlığıyla bir önlem paketi açıkladı ve imza kampanyası başlattı. Talepler, zamların geri alınmasından kredi kartları borcuna, gıdada verginin kaldırılmasından çalışma saatinin düşürülmesine kadar çeşitli. Ancak asıl gerekli olan yok. Yani patronlardan alınıp, işçilere verilmesi. DİSK, hükümete iş söylüyor ama gerekli paranın patronların kasasında olduğunu söylemiyor.

Üstelik anlamlı gibi görünse de bu talepler hiçbir şey ifade etmiyor. Çünkü DİSK yönetimi, bunların nasıl gerçekleştirileceğine dair hiçbir şey söylemiyor. Daha da önemlisi, imkanı olduğu halde, işçileri bilinçlendirip harekete geçirmiyor.

Geçtiğimiz hafta sonu Ankara’da KESK ve DİSK’in ortak düzenlediği miting, bürokratların samimiyetini gösteriyor. DİSK, işyerlerinde gerekli çalışmayı yapmadı, sözleşmeleri nedeniyle hareketli olan Birleşik Metal-İş dışındaki üyelerini mitinge getirmedi ama Süleyman Çelebi, mitingde esti üfürdü.

DİSK bürokratları basın önünde, internet kampanyalarında vakit geçirirken, işsizlik emekçileri vuruyor. İşsizlik sigortasından aylık alan içiler, 250 ile 500 YTL arasında ücretle geçinmeye çalışıyor.

Nüfusun küçük bir azınlığının ise cebi tıka basa dolu. Türkiye Bankalar Birliği bankalardaki 140 milyar YTL’nin yüzde 75’inin sahibinin hesap sahiplerinin 1,4’lük azınlığa ait olduğunu açıkladı. Bankalarda 525 milyar dolar civarındaki kullanılabilir gelirin 95 milyar doları nüfusun yüzde 1’ine ait. 173 milyar doları da nüfusun yüzde 6’lık süper zenginine ait. Bu rakamlar gerekli paranın nerede olduğunu çok iyi gösteriyor.

En acil çözüm bekleyen konu, siyasilerin söylediği gibi patronlara kredi veya teşvik vermek değil, işsizlik. Patronlara gereksiz yere verilen teşviklerden vazgeçilmeli. Daha önceki krizlerde, benzer şekilde devletten para alan patronlar, bunu üretimde değil, o dönem yükselen faizden para kazanmada kullandı. Örneğin Tofaş, 1996’daki krizde devletten aldığı tüm parayı, yüzde 400’e çıkan faizle işletmişti. Şimdi de aynısını yapacaklar.

Kamu hizmetlerinden tasarruf yapılıp, vergilerden biriken işçilerin işlerini sürdürebilmesi için doğrudan kullanılmalıdır. Bu, devletin fabrika açmasıyla olabilir, kamu hizmetlerinin arttırılmasıyla da olabilir. İş bekleyen diplomalı gençler kalmamalı.

Özel olarak kâr eden işyerlerinde, ama genelde tüm işyerlerinde işçi çıkarılması yasaklanmalı. Buna uyulmadığı takdirde, o işyeri bir kuruş tazminat verilmeden kamulaştırılmalıdır.

Bütçenin önemli bir kısmını götüren dış borç ödemelerine son verilmelidir. Ekonomi tüketim düştüğü için tıkanıyor, tüm ücretler insanca yaşanabilecek düzeye yükseltilmeli.

Büyük serveti olanların gerçek servetlerini, bankalar yoluyla kolayca öğrenilebilir ve onlar, servetleri oranında vergilendirilmelidir.

Ekonomi bütünüyle baş aşağı gidiyor. Bunun nedeni ekonominin, ihtiyaçları temelinde değil, kâr amaçlı olması. Bu nedenle bir yandan muazzam zenginlikler yaratırken diğer yandan sefalet ve yoksulluğu getiriyor.

Emekçiler, en temel sorunlarını belirleyip, onlar etrafında mücadele etmek için örgütlenmelidir. Patronların, bizleri sürükledikleri bu ekonomik ve sosyal felaketten başka kurtuluş yolu yok. (01.12.08)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Arşiv  Site yaşamını izle Arşiv 2008  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı : 126 - 6 Aralık 2008  Site yaşamını izle Emekçinin Gündemi   ?