Sinif Mucadelesi

Bombalar evlerimizin içine de atılıyor!

Cuma 22 Şubat 2008

Ordu aracılığıyla, "teröre", PKK’ya karşı sürdürülen savaş, birkaç küçük gurubun bombalamaların durdurulması için yaptıkları cılız açıklama dışında geren tepkiyi görmüyor. Hatta, en sağdan sola kadar "demokrasi" hamileri, DTP’nin mitingine izin verilmemesini bile eleştirmediler. Medya aracılığıyla, DTP üzerinden yapılan Kürt düşmanlığına ise, kimsenin gıkı çıkmıyor.

Devlet, ordu ve hükümet "terör" ve PKK sorunundan bahsederken, kimi sol kesimler, bazı sendikacılar savaş masraflarının ücretleri etkilediğinden bahsediyor, en fazla da "orada bomba burada zam var", diyorlar. Soyut olarak, "barışın öne çıkarılmasından" bahsedenler de var.

Bunlar, milliyetçilik ve Kürt düşmanlığıyla kafası şişirilen emekçilerin "bir avuç teröristin" bombalanmasına neden karşı çıkması gerektiğini anlatmıyor.

Savaş, bombalamalar dağlarda, Kuzey Irak’ta, çok uzak yerlerde yapılıyor olsa bile hepimizi çok derinden etkiliyor.

Yazdan bu yana on binlerce asker, genç işçi, aile babası veya bir ailenin evladı dağlarda yaşamak zorunda bırakılıyor. Çadırlarda, derme çatma kulübelerde haftalar, aylar geçiriyorlar. Her an öldürülme korkusu içinde, sıcaktı, soğukta, zor şartlardalar. "Vatan için" bahaneleriyle yaşamlarından koparılan Türk ve Kürt gençlerin, korkularını, kaygılarını dile getirmeleri, hissetmeleri bile yasaklanıyor. Arkadaşları öldürülüyor, yaralanıyor, mayınla bacakları kopuyor, soğuktan elleri donuyor. Bu ortamda, susmaları, boyun eğmeleri, saçma olsa bile emirlere uymaları dayatılıyor.

Bu koşullar, gençlerin hem akıl hem de beden sağlığını olumsuz etkiliyor. Böyle askerlik yapan on binlerce genç, şehre, işlerine dönüyor. Nasıl uyum sağlayacak?

Askerde ona dayatılan kesin itaat, sorgulamadan boyun eğme ve erkeklik duygusunun geliştirilmesi, başkalarının aşağı görülmesi günlük yaşamla hiç de uyumlu değil. Bu gençler hangisi seçecek? Boyun eğmeyi öğrenmişken resmi kurumların, hükümetin, işyerinde idarecilerin haksız uygulamalarına nasıl karşı çıkacak? "Örgüt"e karşı mücadelede canını tehlike atmışken sendika dahi olsa hangi örgüte üye olmayı kabul edecek? Çevresindekilerle uyumlu ilişki kuracak?

Peki tüm bunlar ne için? Türk burjuvazisi ve siyasi yöneticiler, Kürt halkının ekonomik, sosyal ve kültürel haklarının tanınmasıyla kolayca çözülebilecek bu sorunu çözecek gerekenleri yapmadıkları için.

Savaş, sadece PKK’nın zarar gördüğü, Kürtlerin katledildiği bir durum değil, bunun ötesinde toplumu içten içe çürüten bir gerçeklik. Yirmi yıldan fazladır süren savaş koşulları, genç kuşakları bu şekilde çürütüyor. Ve etkisi, dalgalar halinde tüm topluma yayılıyor. Bu ortamda ne demokratikleşmeden ne emekçilerin kendi çıkarları etrafında örgütlenmesinden ne de halkların kardeşliğinden bahsedilebilir.

Zira Türk solunun kendisine bile, mevcut ortamın etkilerinden muaf değil ve askerileşme ve milliyetçilik zehrini almış durumda. Halkların kardeşliğinin lafta kaldığı Türk solu, sessizliğiyle bunu gösteriyor.

Emek Partisi, geçen yılkı gibi asgari ücret için kampanya düzenliyor; Telekom grevinde sendikacılar, "operasyon başlarsa grevi durdurabiliriz" diyor; ÖDP Trabzon’da SSK mitingi düzenliyor; "sol" sendika şubeleri de aynı konuyla meşgul ama bombalara karşı sessizler.

Savaş, askerlerin öne çıkması, patronların çıkarları için yeniden kemer sıkma kararları uygulamayı planlayan hükümetin de işine geliyor. Sorumluluğu üzerinden atmak için bir olanak buluyor. İşte bu ortamda, hakların kardeşliğini, enternasyonalizmi öne çıkarmak, Kürt ve Türk emekçilerin çıkarlar ve kaderlerinin birbirine sıkı sıkıya bağlı olduğunu, çözümünde aynı olduğu söylemek gerekiyor. (02.01.08)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Arşiv  Site yaşamını izle Arşiv 2008  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı : 115 - 4 Ocak 2008  Site yaşamını izle Siyasetin Gündemi   ?