Sinif Mucadelesi

İndignes’lerden (Öfkeliler) Podemos’un seçim ihtiraslarına

Cumartesi 13 Haziran 2015

İspanya’da 1978’den sonra, Franko rejimi ardından çok partili döneme geçildi ve bazıları ülke çapında olmak üzere bir çok parti ortaya çıktı. Bu partilerin çoğu yerel seviyede kaldı ve ülke çapında iki temel parti ön plana çıktı. Bunlardan biri sağcı Halk Partisi (PP) ve diğeri ise Sosyalist Parti (PSOE). Bu iki parti son 32 yıl boyunca sırayla hükumet oldu. Hem ülke seviyesinde hem de yerel seviyelerde yaptıkları ittifaklarla çoğunluğu elde ettiler. Tüm bu hükumetler, kapitalistlerin çıkarlarını savundu ve toplumu gerilere götürdü.

Bu yıl artık iktidara yeni bir parti aday oldu ve seçimleri fırsat bilerek iktidar olmak istiyor. Bu parti Podemos’tur (Biz de yapabiliriz). En çok tanınan lideri ise Pablo İglesias’tır. Bu parti 1 yıldan daha az bir zaman önce kuruldu ve Mayıs 2014 Avrupa Birliği seçimlerinde %8 oy olarak 5 Avrupa Birliği milletvekiline sahip olmayı başardı. Podemos, 2015 seçimlerini fırsat bilerek hükumet olmayı hedefliyor. Endülüs eyaletindeki son yerel seçimlerde %15 oy alarak 15 milletvekili elde ederek önemli bir ilerleme gösterdi.

Ancak ekonomik krizin bedelini ödemeye devam eden kitlelere Pablo İglesias ve etrafındakiler ne öneriyor? İglesias, Sexta TV (6’ıncı kanal) kanalı üzerinden güzel sözler söyleyerek kitlelerin beğenisini elde etti. İglesias bu TV programlarında, iktidar çevrelerini teşhir etti, zenginleri eleştirdi ve rakiplerini susturdu. Cesurca davrandı ve kazandı.

Genç bir lider olan İglsias’ın ünü, sıfırdan başlamadı. O milyonlarca insanın öfkesi ve değişiklik isteme arzularını ifade etti. O ne vaatlerde bulundu ne de bir program sundu; sadece kitlelerin isteklerini dile getirdi, sadece onların öfkelerini değil, aynı zamanda gençlerin, hiçbir geleceği kalmayan ve değişiklik isteyen küçük burjuvaların hislerine tercüman oldu. Ama İspanya, bu seçim aşamasına 8 yıl süren mücadeleler sonucunda vardı. Podemos’a yönelen kitlelere bu parti ne öneriyor? İşte bu sorulara kısaca cevap vermeye çalışacağız.

Kitlelerin öfkesini iyi kullanmasını bilen parti

Podemos liderlerinin önemli bir kısmı sosyalist PSOE’nın uzun yıllar iktidarda uyguladığı işbirlikçi siyasetlere tepki gösteren çevrelerden geliyor. Bunlar ATTAC, Komünist Parti gençlik kollarından, doğrudan demokrasiyi savunanlardan veya radikal öğrenci sendikası çevrelerinden geliyor.

Dünya ekonomik krizi bütün ülkeleri iyice sarstı. İspanya bunlar arasında en çok darbe yiyenlerinden biri. 40 yıllık refah döneminden sonra, başta inşaat sektörü olmak üzere büyük bir çöküş yaşandı; bundan en çok etkilenenler ise sömürülenler, düşük ücretlerle çalışanlar, işsizler oldu. Ancak diğer yandan büyük patronlar, bankacılar, büyük şirketler devlet kasalarını boşaltarak ceplerini doldurmaya devam ettiler. Krizin bedelini ise istihdam azalması, ücretlerin düşürülmesi, geçici ve güvencesiz işlerin arttırılması sonucu kazançları iyice düşen ücretliler ödedi. Milyonlarca emekçi işsizliğe mahkum oldu; işsizlik oranı 2007’de %10 civarında iken 2014 yılında %23.7’lere tırmandı… Emeklilik aylıklarında ve çalışanların ücretlerinde çok ciddi kesintiler oldu. Kredi ile ev alanlar, kiralarını ödeyemeyenler sokağa atıldı. Su, elektrik, gaz faturalarını ödeyemeyenlerin suyu, elektriği, gazı kesiliyor. Milyonlarca insan, yardım derneklerinin yardımları ile geçinmeye çalışıyor.

İşte tüm bu yaşananlara karşı gelişen isyanlar, Podemos’un kurulmasını hiç de beklemedi. Mayıs 2011’den itibaren başlayan, 15 Mayıs isyan hareketi, biriken öfkelerin patlamasıydı. Podemos’un oluşumunu anlamak için solcu geçinen Zapatero hükumetinin 2004-2011 yılları arasında yaptığı saldırılara karşı düzenlenen protesto eylemlerini unutmamak gerek.

“15 Mayıs’tan” Pablo İglesias’ın partisine

Bu toplumsal gerilemeye karşı ilk büyük tepki 15M (15 Mayıs 2011’de) eylemi ile başladı. Gençliğin farklı çevreleri; geleceği olmayan öğrenciler, ne diploması ne de geleceği olmayan gençler harekete geçti ve emekçiler ile işsizlerin de katıldığı bir hareket başladı. İlk aşamadaki eylemleri, bazı sembolik yerleri, yani “kentlerdeki önemli meydanları” işgal etmek oldu. Ardından haftalarca, aylarca ve hatta yıllarca süren toplantılar tertiplendi. Hatta bazıları bunu devam ettiriyor.

Bu hareket, zaman içerisinde yüz binlerce kadın ve erkeği eyleme geçirdi. Hepsi de semtlerindeki eylemlere katıldı.

15M hareketi sonucu, semtlerde ve kentlerde aylarca süren ve toplantılar yapan oluşumlar ortaya çıktı. Bunlara paralel olarak emekçiler arasında, kamu sektöründe, sağlık ve eğitim alanlarında da örgütlülükler ortaya çıktı.

Tüm bu farklı oluşumların önderleri, eylemlerini birleştirme yollarını arıyordu. 2013 yılındaki iki genel grev girişimi büyük bir başarı ile sonuçlandı. Ama tertipledikleri eylemlerden tartışmasız bir şekilde en başarılı olanı, 22 Mart 2014’de bir milyondan fazla kişinin katıldığı “onurumuzu koruyalım” yürüyüşü oldu. Katılım gerçekten takdir ediciydi ama daha da önemlisi çok başarılı bir şekilde tertiplenmiş olmasıydı. Bütün bölgelerde, kentlerde yürüyüşe katılanlar örgütlü hareket etti… Madrid’de biten yürüyüş esnasında konuşanların tümü işçi sınıfı adına söz aldı. Herkesin ortak şiarı; “ekmek, iş ve ev” idi.

Bu muazzam eylemin itici gücü, umudu ve protesto biçimi, işçi sınıfının sorunlarını gündeme taşıyordu. Podemos’un ise derdi bu değil.

Podemos bir siyasi alternatif olma derdinde

İşte bu kitle eylemleri ortamında, 2014 Avrupa Birliği’nin parlamento seçimlerinde Podemos, bir siyasi oluşum olarak ortaya çıkıp “başka bir siyaset mümkün” siyasetini işlemeye başladı. Aslında bunun özü ABD’de Obama’nın “yes we can” (yapabiliriz) şiarına benziyor.

Tamam ama nasıl bir mücadele ile?

Podemos’un lideri İglesias açıkça şunu ifade etti: Demokratik seçimlerle! İglesias açıkça hedefe ulaşmak için toplumsal mücadeleye veya işçi sınıfı mücadelesine gerek olmadığını anlattı. Onun temel amacı bir parti oluşturup, seçimleri kazanmak ve bu yolla yetkileri ele geçirmek. Ondan sonraki aşama ise kendi deyimiyle, doğrudan demokrasi uygulamak. Ama bunu hangi siyaseti uygulamak için yapacak? Bu konu kasıtlı bir şekilde belirsiz kalıyor.

Podemos çok eleştirse de işçi sınıfı hareketi dışındaki bir oluşum

Podemos’un kökleri, sosyalist PSOE ve sosyal demokrat oluşuma içerisindeki tepkili çevrelerin “geçiş” süreci yaşamasıyla ortaya çıktı. İspanyol Voz Obrera’lı (İşçi Sözü) yoldaşlar bunu şu şekilde ifade ediyor: “Podemos’un seçim alanında ortaya çıkabilmesi kitle eylemlerinin güç dengesini değiştirmesiyle mümkün oldu. Seçimler, kitle eylemliliklerinde bir gerileme ve seçim beklentilerinde bir artış, özellikle 2014 Avrupa Birliği seçimlerinden sonra, gündeme yerleşmeye başladı. Avrupa Birliği seçimlerinden sonra Pablo İglesias’ın temel hedefi, seçim oldu. İglesias önce bir medya yıldızı olarak ortaya çıktı ve ardından da iktidarın yolsuzluklarının, işsizliğin ve kapitalistlerin toplumsal hırsızlıklarının etkilerine karşı isyan eden kitlelerin siyasi ilgisini çekmeye başladı. Bu dönem içerisinde yapılan bütün eylemler, İglesias şahsında ve partisinin ekseninde gündeme getirilmeye başlandı. Yapılan bütün kamuoyu yoklamaları İglesias’ın bir yıldız gibi parladığını ve partisinin oy oranın arttığını gösteriyordu.”

Yoldaşlar ayrıca şunları ekliyor: “Podemos’un olumlu yanı, krizden bıkıp usananların seçim yoluyla bunu ifade edebilme olanaklarına kavuşmuş olmalarıdır.” Ama bir de şunu ekliyorlar: “Ancak bu parti hedefini, bütün stratejisini ve bütün amaçlarını seçim ekseninde oluşturup her şeyi kapitalist demokrasi çevresi ile sınırlı tutuyor.” Yani burjuvazi yine iktidarda kalacak ve ondan demokratik davranması istenecek. Halbuki Pablo İglesias devlet aygıtının neye hizmet ettiğini çok iyi biliyor. İglesias’ın sorunu, kapitalistleri ve banka sahiplerini çok eleştirse de, onların iktidarına dokunmadan, ekonomik ve siyasi güçlerini incitmeden, kitleleri, iktidarı değiştirmenin mümkün olduğuna ikna etmek.

Aslında İglesias’ın esas hedefi burjuvaziye karşı mücadele edip kitlelerin temel çıkarlarını savunmak değil.

Podemos’a göre, tarihi açıdan bakıldığında işçi sınıfını temel alan bir siyaset artık geçerli değil. İglesias sadece halktan söz ediyor. Ona göre toplumu yıkıma götüren burjuvazinin iktidarı değil; ona göre esas sorun iktidarı tekelinde tutan bir “kastın” uzaklaştırılması ve “taban demokrasisinin uygulanmasıdır.”

Podemos yöneticileri için sınıf mücadelesi kavramı ve hatta komünizm fikri bile artık geçerli değildir.

LDC (Nisan 2015)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Arşiv  Site yaşamını izle Arşiv 2015  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı : 204 - 4 Haziran 2015  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi’nin Sözü   ?