Kolombiya : Ölümcül "demokrasi"
Medyanın büyük çoğunluğu İngrid Betancourt’un serbest bırakılması vesilesiyle Başkan Uribe’nin Kolombiya’sını gerçeklerle ilgisi olmayan demokratik renklerle boyadı. Kolombiya’da uzun bir süreden beri şiddet geleneği var. 19 ve 20’inci yüzyılda ve şimdi hakimler sınıfı halk hareketlerinin isteklerini yerine getireceklerine her defasında kanla bastırmayı tercih etti.
Geçen Mart ayında ölen FARC’ın kurucusu Marulanda, 1946 ve 1957’de şiddetle bastırılan köylü isyanlarına katılan milislerin üyesiydi. "Şiddet" dönemi denen bu dönemde 300 bine yakın insan büyük toprak sahiplerinin çıkarları için katledildi.
Marulanda ve etrafındaki militan guruplar tarafından toplanan ve onları destekleyen köylüler, topraklarına el konulmasına karşı mücadele ediyorlardı. Ayrıca merkezi iktidarın denetimi dışında bağımsız bölgeleri korumaya çalışıyorlardı. Ordunun bu oluşumları yok etmeye yeterli gücü olmadığından mülk sahipleri takviye amacıyla özel silahlı birimler oluşturdu.
1964 ile 1966 yılları arasında Marulanda ve yandaşları FARC’ı oluşturdular. Programlarının temelinde köylülerin yoksun bırakıldığı toprağa kavuşturulmalarını hedefleyen tarım reformu vardı. Oluşturdukları özerk bölgelerde büyük toprak sahiplerinin silahlı milisleri tarafından göç etmeye zorlanan topraksız köylüleri koruma altına alıyorlardı.
Toprak sahibi burjuvazi önceleri kahve üretimi yoluyla servet edindi ama kahve fiyatının düşmesiyle kokain ticareti cazip gelmeye başladı. 1970’li yıllarda koka yetiştiriciliği çok gelişti. Narkotik tacirleri büyük toprak sahipleriyle işbirliği yaparak kokadan kokain elde ettiler. FARC da bu yeni duruma ayak uydurdu.
Başlangıçta denetimi altındaki topraklarda koka üreten köylülerden vergi almaya, karşılığında belirli kamu hizmetleri (örneğin yol inşaatı, suyu temizleme) veriyordu. Böylece bu bölgelerde fiili bir devlet görevini yerine getiriyordu. Çünkü Kolombiya devleti bunu yapmaktan acizdi. Aradan 30 yıl geçtikten sonra her ne kadar uyuşturucu ticaretinden en çok yararlananlardan olmasa da bu zincirin bir halkası haline dönüştü.
FARC’ın yöneticilerinin geleneksel siyasete dönmelerini yasaklayan Kolombiya hükümet oldu. 1980’li yıllarda FARC, Komünist Partisi ile birlikte "Yurtsever Birlik" oluşturup bazı seçimlere katıldı. Hatta yerel seçimlerde bazı önemli sonuçlar elde etti. Bu geleneksel siyasete dönüşe tepki olarak paramiliter silahlı güçler bir çok cinayet işledi. 3 bine yakın kadro ve militan katledildi. FARC ise, varlığını sürdürebilmek için yeniden cangıla dönmek zorunda kaldı.
Mülk sahipleri köylüleri topraklarından kovmaya devam etti. FARC’ın gücünü topraklardan kovulan köylüler oluşturuyor. Köylüler FARC’ın himayesi altına girdi. Ek olarak, işsiz gençlerin bir kısmı katıldı. Böylece 1990’lı yıllarda gerilla hareketinde büyük gelişme oldu.
2002 yılında iktidara gelen Uribe, artık "güvensizliğe" son vermeyi önerdi. Hakimler sınıfı için güvensizlik FARC ile eş anlamlı. Paramiliter silahlı güçlerin yarattığı güvensizlik onları rahatsız etmiyor. Bush’un kayıtsız şartsız destekçisi olan Uribe, 11 Eylül 2001 saldırılarını fırsat bilerek FARC’ı "terörist" ilen etti. ABD’nin yardımı ile uyuşturucu ticaretine son verme iddiasıyla "Kolombiya Planı"nı oluşturdu. Esas uyuşturucu kaçakçılarına karşı değil, daha çok küçük köylülere ve FARC’a karşı saldırılar düzenledi.
Bugün gerilla hareketi zayıflamış gibi. Askeri başarısızlıklara uğradı. Yolsuzluk, FARC’ın kadrolarına yayılmış olsa da FARC, köylü kitlesinin bir kesimiyle ilişkilerini sürdürüyor. Bazı gerilla üyeleri ideallerine ihanet edildiğini ileri sürerek hareketi terk ettiler. Hatta vicdan azabı duymayan bazıları saf değiştirerek silahlı milislere katıldı.
İngrid Betancourt yaptığı açıklamalarda "Kolombiya demokrasisinin" erdemlerini övdü. Uzun yıllardan beri Kolombiya’da seçim yapılıyor ama cumhurbaşkanlığına aday olup, mülk sahiplerinin hoşuna gitmeyenler katlediliyor. Bu, birkaç defa oldu.
Aynı şekilde topraklarını terk etmek istemeyen yoksul köylüler ve haklarını korumak isteyen emekçiler arada bir katlediliyor. Son yirmi yıl içerisinde 2.600 sendikacı öldürüldü. Genellikle bu cinayetlerin sorumlusu paramiliter silahlı güçler olmasına rağmen Uribe onları aklamaktan çekinmiyor.
Tabii ki, FARC’ın kullandığı yöntemler benimsenemez ama Uribe’nin başarısı da Kolombayi’daki yoksul kitleler için daha iyi bir gelecek garantisi olamaz. LO (27.07.08)