Sinif Mucadelesi

Müteahhitlerin yeni çöplüğü: 3. Köprü ve 3. Havalimanı!

Çarşamba 9 Temmuz 2014

Bir süreden beri tartışmaların sürdüğü 3. Köprü ve 3. Havalimanı inşaatları başladı ve en az diğer konular kadar bizi yakından ilgilendiriyor.

İstanbul’da yaşayan herkesin bir çekincesi var ve bu çekincelerinde de haksız değiller. 3. Köprü çalışması hükumetin hamlesi ile Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) raporundan muaf tutuldu. Kuzey Marmaraya yapacağı tahribatın boyutlarının üstü örtülmeye çalışıldı. Ancak bu projeye kredi veren uluslararası şirketlerden para almak için gerekli olan ÇSED (Çevresel ve Sosyolojik Etki Değerlendirme) raporu istendi. Bu rapor, her ne kadar yumuşak ifadeler içerse de, köprünün İstanbul üzerine olan etkilerini açıkça belirtiyor.

Raporda dikkate alınması gereken pek çok madde var fakat bunlardan en önemlilerinden biri içme suları ile ilgili. Rapor için 20 farklı noktadan su numunesi alınmış ve Suludere, Gümüşdere içme suyu kaynaklarından olan Alibeyköy, Ömerli ve Elmalı-2 barajlarının risk altında olduğu belirtilmiş. İnşaat sırasında ortaya çıkan kirli su sızıntıların ve kimyasalların bir yağmurla bile kolayca içme suyuna karışabileceğine dair maddeler eklenmiş. Buna karşın köprünün İstanbul trafiğine etkisinin neredeyse yok denecek kadar az olacağını raporlarla belirten bir çok dernek var ve bir çok kişi de bu kanaati paylaşıyor.

Köprü inşaatının yanı sıra 3. Havalimanı inşaatı, patronların büyük kâr uğruna neler yapabildiklerinin bir göstergesi. 3. Havalimanı için, inşaatın kot yüksekliği, 105 metre olarak belirtilmişti. İnşaat alanın yaklaşık büyüklüğü Beyoğlu, Bayrampaşa veya Zeytinburnu ilçeleri kadar. Fakat bu devasa alanın bu kot seviyesine yükseltilmesi için İstanbul’un bütün hafriyatının 20 yıl boyunca gece gündüz buraya taşınması gerekiyor. Tabi ki hafriyat yetersiz olduğu için şirketlerin dışarıdan toprak taşıması zorunlu. Bu taşımanın maliyeti ise yaklaşık 3 milyar avro tutuyor. Bu miktar, projenin en yüksek maliyet kalemlerinden.

Fakat müteahhitler bu kadar parayı ödemeye razı olmuyor ve projede 105 metre olan kot yüksekliğinin 75 metreye çekilmesi konusunda baskı yapıyorlar. Eğer kot 30 metre aşağıya çekilirse, tek bir işlemle maliyet 1 milyar avroya iniyor ve müteahhit firmaların cebine 2 milyar avro para konmuş oluyor.

Tehlikeli olabilecek bu değişikliğin yanı sıra, alan her gün yüzlerce uçağın ve binlerce arabanın tonlarca saldığı zehirli gazlarla kirlenecek. Mesela rapora göre, saatte yaklaşık 4.5 ton kurşun salınımı olacak ve bu zehirli gazlardan sadece bir tanesi. Karbonmonoksit, selenyum gibi kimyasallar da eklenince havalimanı ve çevresine sadece bir günde -en iyi ihtimalle- yüz binlerce ton zehir bırakılacak.

İnşaat sırasında binlerce ağaç kesilecek, kuzeydeki ormanda yaşayan bir çok canlının yaşam alanı tahrip edilecek, Afrika ve Asya üzerinden Avrupa’ya göç etmek için İstanbul boğazındaki rotayı kullanan kuş türlerinin akıbeti ise belirsiz.

Kısacası bu projelerle birlikte İstanbul’un ikliminde büyük değişiklikler ve hava kirliliği meydana gelecek. Tabi ki bu durum patronları çok ilgilendirmiyor. Onlar kâr peşinde her şeyi yapıyor. Eğer İstanbul yaşanmayacak kadar kirlenirse, onlar paralarıyla yaşanabilecek en güzel yerlere herkesten önce gitmiş olacak!

Bir avuç patron , tatlı kâr için rüşvetle, destekle, baskıyla ve bin bir yolla hükumete vahşi bir gayrımenkul politikası izletiyor. İstanbul’da milyarlar inşaat sektörüne akıtıyor ve bu para artık geri dönmüyor. Patronların istekleri doğrultusunda, istihdam yaratmak yerine her boş araziye toplu konut ve AVM inşaatını destekleyen hükumetin bu politikası çok yakın zamanda tıkanmaya mahkum.

Hepsinden öte, diğer kamu inşaatlarında olduğu gibi köprü inşaatında iş kazaları ve hak gaspları oluyor. Daha bir ay önce genç bir işçi, ihmal yüzünden öldü. Geçen hafta köprünün bağlantı yollarının inşaatında çalışan kamyon şoförleri paralarını alamadığı için iş bıraktı. Bu işin içinde olan firmalar milyarca avro kâr elde ediyorlar fakat asıl işi yapan, yolları döşeyen, köprünün temeline beton döken ve hafriyatı taşıyan işçilere parası dahi ödenmiyor, hatta yeri geldiğinde ölüm reva görülüyor!

İstanbul gibi büyüyen şehirlerde ulaşım sorunun çözüm yolunun temelde metro ve tren sisteminden geçtiği bilindiği halde bu yönde yatırım yapılmıyor. Çünkü toplumun ihtiyaçları değil, bir avuç patronun kârı dikkate alınıyor. (02.07.2014)


Ana sayfa | İletişim | Site planı | |

Site yaşamını izle tr  Site yaşamını izle Arşiv  Site yaşamını izle Arşiv 2014  Site yaşamını izle Sınıf Mücadelesi Sayı : 193 - 4 Temmuz 2014  Site yaşamını izle Siyasetin Gündemi   ?